30 Ara 2009

Bolton'ın Düşüşü ve Gary Megson

Şaşırılması gereken Gary Megson'ın kovulmasından çok İngiltere'de şu iki haftada teknik direktörler konusunda bir ton gelişme yaşanması. Bolton Wanderers Salı günü evinde Hull City'yi de yenemeyip 2-2 ile berabere kalınca (Stephen Hunt'ın bu skorda rolü büyük), hem yönetim hem de taraftarlar seslerini yükseltti artık birşey yapılması lazım diye. Akabinde Gary Megson'ın görevine son verildiği haberi kendisine ulaştırılmış. Şöyle bir durum var ki bu takım, 2004/2005 , 2005/2006 , 2006/2007 sezonlarında iyi bir performans gösterip sırasıyla 6. , 8. ve 7. bitirmişti ligi. Hani takımın hedefinin Uefa'ya katılmak olduğunu varsaydığımızda, hedefe ulaşan bir takım olarak görülüyorlardı. Ne var ki, şu son üç sezonda hızlı bir düşüş var Bolton'da. 2007/2008'de 16. , 2008/2009 13. ve 2009/2010 sezonunda şu an itibariyle oynadıkları 18 maç sonrası 18 puan ile 18. sıradalar.

Takımın üzerinde sanki 18 rakamının laneti var. Gerçi 18 kişilik kadrosuna baktığımızda da Premier League için pek iç açıcı şeyler söylenebilecek durumda değiller. Öyle ya da böyle takım birkaç sezonda Avrupa kupalarına katılma hedefinden, ligde kalabilme hedefine doğru gerilemiş durumda. Megson'ın kovulmasından sonra yeni teknik direktör belirlenene kadar takımı asistan Chris Evans elden geçirip sahaya sürmeye çalışacak. Gary Megson Bolton'a 2007'de gelmişti ve elle tutulur gözle görülür herhangi birşey vermedi takıma. Tatili haketti ve gönderildi.

29 Ara 2009

Inter Soğuk, Chelsea Sıcak

Inter'in başına geçtiği günden beri hemen hemen her hafta hakkında yazılıp çiziliyor. Bir türlü uyum sağlayabilmiş de değil zaten İtalya'ya. Son bombayı da dün patlattı Mourinho. Chelsea'nin Fulham'ı 2-1 mağlup ettiği maçı izlemeye giden Jose, maç sonrası "Ben duygularını saklayan insanlardan değilim, geri dönmek istiyorum." diye bir açıklama yapıyor.

Başka biri dese sırf spekülasyon uğruna adamın üzerine gidiyorlar! diye düşünürdüm fakat kişi Mourinho olunca yalana dair herhangi bir süphem dahi yok.

28 Ara 2009

Peterborough 4 - 4 Cardiff

Championship League'de çok ilginç bir maç oynandı. Bu aralar bu tip bol gollü beraberlikleri çok sık görür olduk fakat bu biraz daha farklı. Peterborough deplasmanına çıkan Cardiff City devreyi 0-4 önde kapatıyor. Daha sonra Peterborough takımına nasıl bir ilham geliyorsa artık üst üste golleri buluyorlar ve maç 4-4 sonuçlanıyor. Devre arasında stadı terkedenler bile olmuştur belki fakat 0-4'dan geri gelmek hayli zor olmalı. Bilmeyenler için hatırlatmakta yarar var, Cardiff bu ligin gediklisi oldu artık ve hemen hemen her sezon playoff potasına oynamaktalar. Şu an 37 puan ile 4. sıradalar. Peterborough ise 1. Lig'den bu sezon yükseldi Championship'e ve işler pek iyi gitmiyor onlar açısından, 14 puan ile son sıradalar. Geçen yıl 1. Lig'de mücadele eden bu takımı az çok takip ediyordum. Bir galibiyet serisi tutturmuşlardı ki gerisi geldi ve gayet başarılı bir sezon geçirip buraya geldiler. Bu sene belki de soğuk duş etkisi yapacak maç bu maçtı, belli olmaz.

Son golün de gelmesiyle çıldıran taraftar ve futbolcular...


Tom Henning Øvrebø Papaz Oluyor

Chelsea ile Barcelona 2008 - 2009 sezonunda Şampiyonlar Ligi yarı finalinde eşleşmişlerdi. Yarı finalin ikinci ayağı Londra'da oynanacaktı ve hakem Norveçli Tom Henning Ovrebo idi.

Yazıya konu olan bu hakem öyle bir maç yönetmişti ki tüm dünya artık ona "kör hakem" lakabını takmıştı. Maçtan birkaç gün sonra ise bolca hata yaptığını kabul ettiğine dair açıklamalarda bulunmuştu Ovrebo. Sempati duyduğum takımın lehine kararlar vermesini istemeyecek duruma gelmiştim seyrederken, o dereceydi hani.

Uefa'nın bu güzide hakemi özel hayatında da ilginç bir karar almış bugünlerde. Radikal kararı ise papaz olmak. Artık nedendir bilinmez fakat hakemliği boyunca yaptığı hatalar ona bu dini yolda ışık tutmuş olabilir. Eee ne diyelim, Allah hidayete erdirsin.




David Beckham ve Milan


Beckham 1,5 - 2 saat önce Milano'ya inmiş. Zaten Los Angeles - Londra - Milano güzergahı su yolu oldu. Geçen sezon Milan'daki serüveninde 18 maçta oynamış, 2 gol ve 5 asist yapmıştı. Bu kez hedefi biraz daha büyük aslında. Hedef, dünya kupasında takımdakini yerini almak. Capello'nun "şayet fit bir Beckham olacaksa takımdaki yerini alabilir" tarzı açıklamaları, hedefin çok da uzak olmadığını gösteriyor. Hazır Milan da toparlanmışken, Beckham'ın muz ortalarını, frikiklerini ve fizana kadar yaptığı ters topları izlemek zevkli olacak.


27 Ara 2009

Galacticos 2010 (?)


Real Madrid'in 2009 yılında gerçekleştirdiği Cristiano Ronaldo, Kaka, Benzema transferlerinden sonra yeni gözdeleri belli oldu. Real Madrid'in 2010 yılında kadrosunda görmek istediği oyuncular, David Villa, Kun Agüero veya Wayne Rooney. Bu üç futbolcudan biri Real Madrid yolcusu olabilir. Bana kalırsa Rooney Manchester United'da kalacaktır. David Villa - Kun Agüero arasında olası bir transfer politikası karşılaştırması yapacak olursak, Real Madrid'in öncelikli hedefi sanki Agüero'dan olacak gibi.

25 Ara 2009

Gerçek Bedevi

Fas Ligi'nin dünyaya açılması ve tanınması için ilginç bir olay yaşanıyor. DHJ - FUS takımları arasında oynanan maç sırasında FUS'un yetiştirdiği en büyük yeteneklerden biri(?) öyle bir şut çekiyor ki, hakemin kafasına isabet ediyor ve zavallıyı şoka sokuyor. Neyse ki tedavi altına almışlar, tehlikeli bir durum yokmuş. Olayın dışında takımların ismine takıldım açıkçası. Takımlardan birinin adını herhangi bir yerde görsek havayolu firması sanmamamız için hiçbir engel yok. Olay mahali ve videosu hemen aşağıda...


Stadyum Faciaları

1902 - Ibrox Park, Glasgow: İngiltere - İskoçya arasında oynanan maç sırasında gerçekleşti. 25 kişi öldü, 517 yaralı. Maç 1-1 sona ermesine rağmen sonraları resmi kayıtlardan silindi.

1946 - Burnden Park, Bolton: 33 ölü, 500 yaralı. Bolton - Stoke City arasında oynanan kupa maçı sırasında çöken duvar sonrası bu manzara oluştu.

1967 - Kayseri Stadyum Faciası: 17 Eylül 1967'de Kayserispor ve Sivasspor takımları arasındaki maçta çıkan, 43 kişinin ölümü, yüzlerce kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan tribün olayları. 20. dakikada Kayserispor'un 1-0 öne geçtiği maçta iki takım taraftarları arasında gerginlikler yaşanmış, Kayserispor taraftarlarının Sivasspor taraftarlarının üzerine yürümeye başlamasıyla çıkan panikte 43 kişi ezilme ve havasızlık sonucu hayatını kaybetmiştir. 43 kişinin öldüğü haberinin Sivas'a yayılması sonucu Sivas'ta yaşayan pek çok Kayserilinin işyeri saldırıya uğramıştır. Çıkan olaylar nedeniyle iki takıma da 17 maç saha kapama cezası verilirken takımların 5 yıl boyunca aynı gruplarda futbol oynamaması kararı alınmıştır.[Kaynak]
1982 - Luzhniki Stadı, Moskova: Spartak Moskova - Haarlem arasında oynanan Uefa Kupası İkinci Tur maçı sırasında taraftarların sahaya girmek istemeleri sonucu tam 340 kişi hayatını kaybetti.

Sadece birkaçını buraya aldım. Kayseri - Sivas olayı dışında listenin tamamını merak edenler için... World's Worst Football Stadium Tragedies. Bir daha yaşanmaması dileğiyle.

Lie To Me


Bu aralar Fringe dışında yeni bir dizi arayışı içerisindeydim ve geçen hafta Lie To Me imdadıma yetişti. Öncelikle başrolde Tim Roth var, bu ayrıntı diziye bir göz atmalıyım dememe sebep oldu. Hemen Pilot bölümü oturdum izledim (resmi yayın tarihi 21 Ocak 2009) ve beğendim. Dizi şu an itibariyle 2. sezon 14. bölüm ile yoluna devam ediyor fakat! süresi çeşitli dedikodulara sebep olan bir araya girmiş. Bitti mi acaba diye araştırdığımda bitmediği ve bahar ayında geri döneceği yönünde yoğun yorumlar hakim yabancı forumlarda.

O halde geçelim dizinin konusuna... Dr. Cal Lightman(Tim Roth), insanların vücut dillerinden, davranışlarından yalan söylediklerini hatta ne sebeple söylediklerini anlamak gibi "özel" bir yeteneğe sahiptir. Bir bilim adamı olan Lightman'ın araştırmacılar ve psikologlardan oluşan polis, FBI gibi güvenlik kurumlarına yada özel şirketlere çeşitli davaların çözülmesinde yardımcı olan, danışmanlık yapan bir şirketi vardır. Tabii bu yeteneği suçluları yakalamada yardımcı olsa da kendi özel hayatına da negatif ve pozitif etkilere sahiptir. - gyulapelle(divxplanet)

Dizinin çekirdek ekibi ise şöyle...


Sonuç olarak söyleyebilirim ki zaman zaman konu sıkabilir diye düşünseniz de takip edilesi bir dizi olmuş. Birazdan ilk sezon 3. bölüm ile devam edeceğim, tavsiye ederim.

Fransa Euro 2016 Logosu

Orada burada Türkiye'nin logosu konuşulurken ( ki ben de beğendiğimi söyleyemeyeceğim) Fransa'nın EURO 2016 için hazırladığı logoya bakalım öyleyse.

Bu nedir arkadaş? Adama demezler mi bu logoyla mı koca turnuvaya ilgi çekeceksin diye? Yani Türkiye'nin hazırlamış olduğu logoya anime ezgiler ve laleyle bezenmiş! diyebilirken buna ne demeli şaşırdım. Sloganı ise "le foot comme on l'aime!" yani "futbol, sevdiğimiz gibi!" Açıkçası ne tarafından tutsan elinde kalır, ne logo olmuş ne de slogan. Zaten yalnızca ben değil, Fransız medyası da şaşırmış olmalı ki şu yorumlar yapılmış;

L'Eqiupe: "Bunu hazırlayan 3 yaşındaki çocuğun iyi bir hediye aldığını umuyoruz."
Le Post: "Bu logoyla bize kim ev sahipliği verir ki. Çocuk hazırlamış gibi."
Logoyu Amerikan reklam evi Young&Rubicam hazırlamış. Bu da siteleri...


Team of The Year 09'

UEFA.com her sene olduğu gibi bu sene de yılın takımını seçmesi için kullanıcılarına adaylarını sunmuş. Buradan girip kendi takımınızı belirleyebilirsiniz. Adaylar doğrultusunda seçtiğim takımım şu şekilde;


LeBron James ve NFL

Geçtiğimiz aylarda LeBron James bir NFL reklamında rol alarak oraya da burnunu sokmuştu. Adam hem sevimli hem de işini iyi yapıyor. Sadece kendi ilgi alanındaki sporla kalmayıp diğer sporlarla da ilgilenen ve/veya bu tip işlere girişen sporcular eğer başarılı olabiliyorlarsa, çok daha geniş bir kitle tarafından seviliyorlar. En büyük örnek de LeBron.
Reklamı görelim...


23 Ara 2009

Schumi'nin Dönüşü "Kesin Gibi"


7 kez Formula 1 Dünya Şampiyonu olan Michael Schumacher, önümüzdeki yıl Mercedes için yarışacak. Bu haber belki 2-3 aydır konuşulmaktaydı ve artık olay kesinleşti. Schumi Mercedes ile sözleşme imzaladı ve önümüzdeki günlerde ele güne açıklanacak. Aslında geçen yıl dönüş yapmak istiyordu fakat boynundan bir problemi olduğu için iş bu zamana kadar sarktı.

Mercedes açısından bakarsak, aslında bir diğer Alman pilot olan ve henüz 22 yaşında iyi işler yapan Sebastian Vettel'i de istiyorlar fakat Vettel'in 2012 yılına kadar Red Bull ile sözleşmesi bulunuyor. Ayrıca eski takım arkadaşı Eddie Irvine'ın Schumi için bir görüşü var. Diyor ki; "Yeni yarışlar kazanmasını bekliyorum. Fakat şöyle bir durum var, yine hızlı olmasına olacaktır fakat 7 sene önceki güçlü Schumi olmayacaktır."

41 yaşına girecek artık Schumi 3 Ocak'ta. Yaşı hayli ilerlemesine rağmen geri dönüş için bu kadar çabalaması dahi güzel birşey. Gel de eski F1 havasına bürünelim.

22 Ara 2009

Futbol Manzaraları

Burkina Faso'nun Afrika Uluslar Kupası'nda yarı finale yükseldiği maçta polis de dayanamamış. "Tepinin gençler yarı finaldeyiz." nidalarıyla...

Gana'nın toz toprak içinde mahallelerinden(?) birinde ünlü bir misafir var; Genç Drogba.

Afrika'dan devam ediyoruz... Afrika Uluslar Kupası'nda Gana - Fas mücadelesini altında bisikleti, seyyar bir tv veriyor. Biz simitçilere alışkınız ama Afrika'dan herşey çıkar arkadaş.

Yine Afrika Uluslar Kupası'ndayız ve yine enteresan bir görüntü... Fildişi Sahilleri'ne 3-0 mağlup olan Mali taraftarları pek bir üzülmüşler anlaşılan. Bunlara Mali Tubbies desek yeridir.

Bu defa Sao Paulo, Brezilya'dan bir fotoğraf var. Bu gecekondulardan öyle yıldızlar çıktı ki...

Ve geldik favorime... Çinliler bu dünyadan olmadıklarını her alanda altını çizerek bize gösteriyorlar. Ülkemizde de rastladığımız şort altına çorap ile beraber sandalet/kösele anlayışını Çin'de de görmek mümkün.

Yılın Golü Belli Oldu


FIFA, 2008/09 sezonunun golünü belirledi. Cristiano Ronaldo'nun Manchester United formasıyla Porto'yu eledikleri maçta 35 metreden attığı bu gol, yılın golü seçildi. Hemen hatırlatayım; bu seçim FIFA.com adresindeki anket sonucu ortaya çıktı. Analiz etmeye dahi gerek yok aslında, gol hem harika hem de anlamlı.
Golü görelim öyleyse...

21 Ara 2009

SkySports: Potansiyel Yıldızlar - 2

Genç yıldız adaylarında ilk yazıyı Scott Donnelly üzerine çevirip yazmıştım. Gelelim bir diğer yıldız adayına ya da ona artık aday demesek daha iyi olacak gibi...

Dominic Adiyiah, 20, Santrfor, Fredrikstad (Ocak'ta Milan'da)


Dominic Adiyiah şimdiden Afrika'nın en iyi genç oyuncularından biri olarak görülüyor.
20 yaşındaki santrafor Ekim ayında düzenlenen Dünya Gençler Şampiyonası'nda adeta parladı.
Adiyiah Mısır'da düzenlenen bu şampiyonada sadece Gana'nın zafere ulaşmasında başrol oynamakla kalmadı, ayrıca turnuvanın gol kralı ve oyuncusu ünvanlarını da elde etti.
Mısır'daki parlayışı öncesinde de ilgileri üzerine topluyordu fakat turnuva sonrası zirve yaptı.

Milan elini çabuk tutarak Adiyiah'ı Norveç kulübü olan Fredrikstad'tan 1 milyon pound'a transfer etti ve devre arasıyla beraber Adiyiah'ın yeni kulübü Milan olacak.
Adiyiah daha şimdiden Gana'nın efsane oyuncusu Abedi Pele'yi andırıyor ve gittikçe o kaliteye yaklaşıyor. Temel özelliği bitiricilik yeteneği ve genellikle ceza sahası içinde aldığı topları doğru kullanması. Boyunun da kısa olmasından mütevellit hızlı ve bir o kadar da akıllı bir oyuncu. Başarılı bir santrafor olmasındandır ki Milan'ın yanısıra Chelsea ve Manchester United da kendisini transfer etmek için uğraşıyordu.

SkySports gözlemcisine göre (ki ben de katılıyorum);
Önümüzdeki altı ay Adiyiah için çok verimli ve parlak geçebilir. Milan'da ilk 11de forma şansı bulduğu ve bu şansı olumlu kullandığı taktirde, kolaylıkla Gana'nın dünya kupasındaki as kadrosuna da girebilir.

Son olarak kişisel yorumumu eklemem gerekirse, "Yeni bir Martins mi geliyor?" diye sormadan edemiyorum. Onun gibi kısasın, hızlısın, çevik ve yeteneklisin fakat! sonun benzemesin be evlat. Güzel günler görecek, motorları maviliklere süreceksin Dominic, bekleyip görelim.

Bir sonraki genç yetenek; Cesar Azpilicueta

20 Ara 2009

Mark Hughes'un Kovulma Ayrıntıları


Sezon başından beri yalnızca 2 kez yenilgi yüzü görmesine rağmen Abu Dhabililere göre bunlar yeterli değildi, deplasmanlarda galibiyet yüzü göremeyen (2/9) bir Manchester City vardı. Bu, Mark Hughes'un kovulması için yeterli bir sebepti onlar için fakat Ada'nın geri kalan kısmı nasıl düşünüyor acaba? Özellikle City taraftarları...
Olayın iç boyutunu kısaca incelersek, Sunderland'i 4 - 3 mağlup ettikleri maçtan sonra (dün) hemen bir toplantı düzenleniyor ve Mark Hughes sözleşmenin sonlandırıldığı haberini almış oluyor. LMA (League Managers Association) başkanı Richard Bevan konuyla ilgili birkaç açıklama yaptı. Mark Hughes'un yerine Roberto Mancini'nin getirilmesini ve daha da önemlisi apar topar bu işin gerçekleşmesini pek etik bulmamış. Hatta toplantıdan çok daha önce Hughes'un gönderilme kararının alınmış olduğunu düşünüyor. Bununla beraber güzel bir cümle sarfetmiş Bevan, şöyle diyor: " Eğer herşeyi tek sezonda elde etmek istiyorsa kulüp sahipleri (Araplar), o halde bu tip düşüncelerle kulüplerden kovulma haberlerini işitmeye devam edeceğiz. Ayrıca İngiltere'de kulüp ilişkilerimizi de kaybetmeye devam edeceğiz (Gelip alıyorlar, babalarının çiftlikleri değil ki burası! demek isteniyor), çünkü son derece eminim ki City taraftarları da Mark'ın gidişine üzülecekler." Eee bize de Bye Bye Hughes demek düşüyor öyleyse..


Event Of The Day: Galatasaray Lider!


Galatasaray Gençlerbirliği'ni 1 - 0 ile geçerek liderlik koltuğuna, yakıştığı yere oturdu. Sahada Oz Büyücüsü ve onu besleyen bir Abdulkader Keita vardı. Ve dakikalar 77'yi gösterdiğinde artık gol gelmişti. Bu iki futbolcuyu dünyanın neresinden olursa olsun izleyenler mutlaka beğeniyorlardır. Galatasaray hem ruh, hem de yetenek transfer ediyor son dönemlerde özellikle yabancı bazında baktığımızda. Zaman zaman (ki o zaman bu zaman aslında) kötü futbol oynanmıyor mu, pek tabii oynanıyor fakat sezon başındaki o kaliteli futbola tekrar dönüleceğine inanıyorum.
Galatasaray Turkcell Süper Ligi'nin Pazar günü ilk devresini kapatacağı haftada 36 puan ile lider ve Fenerbahçe'nin Trabzon'dan galibiyetle dönememesi halinde sonuç değişmeyecek.
Son olarak; UEFA'da lider, ligde lider fakat Hıncal Uluç'a göre takımın başında futboldan anlamayan bir Rijkaard var. Sağlıklı düşünmek, gerisini tahmin etmek ve bol keseden giydirmemek lazım, öyle değil mi?

19 Ara 2009

Parlayanlar; Fulham ve Portsmouth

Evet, başlığa konu olan bu iki takım bugün iki sürprize imza attı. Fulham Manchester United'ı 3 - 0 gibi farklı bir skorla geçerken, Portsmouth kötü günler geçiren Liverpool'u 2 - 0 ile geçti.
Fulham nasıl bir takımdır hala anlam verebilmiş değilim. Açıkçası Premier League'in en sessiz sakin takımı gibi gelir bana yıllardır. Eğer herhangi bir başarıya imza attıysalar/atacaklarsa (ki bu son dönemlerde pek rastlamadığımız bir durum) yine de sessiz gelişir olaylar. Bu yıl ufak ufak ayak seslerini duyar gibi olduk yalnız, ben de buradayım, ligi yine 10 - 15.'lik arasında bitirmeyeceğim diyorlar sanki. Ayrıca UEFA Avrupa Ligi'nde de grubundan çıkarak Shakhtar Donetsk ile eşleştiler. Bakalım, o iki maç da ilginç geçeceğe benziyor.
Manchester United'ı devirdikleri maçtan bir kare... Danny Murphy sevinirken Rooney "tükürürüm böyle işe" der gibi sanki (ipucu havada süzülüyor) ...

Geçelim Portsmouth'un Liverpool'u 2 - 0 ile geçtiği maça. Hemen istatistikleri görelim...

Hani Liverpool'a kötü futbol oynuyor diyorum, Rafa'yı eleştiriyorum, böyle giderse daha çok puan kaybedecekler diyorum fakat bu görüşlerimde pek yanıldığımı da görmüyorum. Bunun kanıtı haftaiçi Wigan'ı 2 - 1 yendikleri maçla başlayarak, bugünkü ligin dibine demir atmış ve düşecek takımlardan biri olarak gözüken Portsmouth'a kaybetmeleriyle ayyuka çıktı. Rafa gitsin iyi güzel de takım acaba hemen kendine gelecek mi? Sık sık teknik direktör değiştiren takımlardan kurulu bir yer değil İngiltere. Gelen adam son raddeye kadar takımın başında kalır, başarıya uzaktan bir göz kırpması dahi takımın başında kalmasına açık bir davetiyedir. Dolayısıyla, o bizim bildiğimiz tek dönemlik teknik direktörlere alışkın futbolcular da pek yok ve istikrar en önemli gerekçe. Yani teknik direktör değişikliği de Liverpool'un bu sene hem lige hem de UEFA'ya olası bir havlu atma eylemini geçiştirmeyecektir.
Yazıyı Frederic Piquionne'in attığı gol sonrası sevinciyle, yani Liverpool'un beraberlik umutlarını da yitirdiği o dakikayla bitiriyorum.


Pic Of The Day


Bursaspor tam 15 yıl sonra İnönü'de Beşiktaş'ı 2 - 3 devirmeyi başardı. Fotoğraf maç sonunda haklı sevinçlerini yaşarlarken...

18 Ara 2009

UEFA Europa League Kura Çekimi


Öncelikle Galatasaray'a düşmesinde pek bir sakınca görmediğim takımlardan birinin gelmesi beni üzmedi. Atletico Madrid takım olma hüviyetinden çok uzak. Yalnızca hücum hattından ibaret bir takım bu yüzden ilk maçın skoru çok çok önemli (ilk maç Madrid'de). Madrid'den beraberlikle dönüldüğü taktirde dahi kapının mandalı fırlar yerinden.
Atletico Madrid - Galatasaray eşleşmesinin galibi Everton - Sporting Lisbon galibiyle oynayacak.

Geçelim Fenerbahçe'ye o halde... Birkaç gün önce Lille'in artan performansından bahsediyordum ki yakından takip edebilme şansını da yakalamış olacağız bu kurayla beraber. Pek kolay olacağını sanmıyorum ama Lille'i oynatmadığı taktirde Fenerbahçe turu kapar.
Lille - Fenerbahçe eşleşmesinin galibi Liverpool - Unirea eşleşmesinden gelen takımla oynayacak. Liverpool'un turu geçeceğini varsayarsak, bu bana göre Lille eşleşmesinde Fenerbahçe'ye avantaj sağlayabilir. Turu geçtiği taktirde daha büyük bir takımla oynayacak olmanın psikolojisi ayrı bir motivasyon aracıdır.

Her iki takımımızdan da güzel futbol ve sonrasında tur bekliyorum. Ha kıyaslayacak olursam, Galatasaray bir adım önde.

Champions League Round of 16


Şampiyonlar Ligi'nde son 16 takımın eşleşmeleri belli oldu.
Inter - Chelsea , Lyon - Real Madrid , Milan - Man. Utd maçlarını seyretmek keyifli olacak.
Turu favoriler mi geçecek yoksa sürpriz çıkacak mı? Bekleyip görelim... Unutmadan, ilk maçlar 16/17 Şubat'ta.

14 Ara 2009

Larsson & Landskrona

İsveç Superettan Ligi takımlarından Landskrona BoIS'ın yeni teknik direktörü tanıdık bir isim, Henrik Larsson oldu. Larsson'a bu konuda "hep destek tam destek" anlayışıyla yaklaşıyorum. Teknik direktörlük için siftah yapılacak takım özellikle alt liglerden olmalı diye düşünüyorum. Eskilere bakarsak yığınla bu anlayışı çiğnemiş ve belki de başarılı olabilmiş eski futbolcu/yeni teknik adamlar vardır. Fakat artık çakılı beklerin dahi futbolun güzelliğini bozan güncel futbol anlayışında, yavaş yavaş, derinden derinden, sakin sakin zayıf takımlarla pişmek bana daha cazip geliyor. İlk takımında başarılı olamama ihtimali ki takım da zayıf hali hazırda, Larsson'un iyi bir teknik direktör olamayacağı anlamına da gelmemelidir tabii. (Bkz. Frank Rijkaard)

Engin ve geniş bilgi dağarcığına(?) sahip "Türk Bahisseverler" özellikle yaz aylarında Superettan ve türevine yoğunlaşmayı severler. Hadi bakalım, takip edenin bol olacağı kesin Larsson efendi.

13 Ara 2009

Pic Of The Day

Rafa için ufukta yol görünüyor artık. Bu fotoğrafta da üzgün bir Rafa Benitez görüyoruz. Sanki Arsene Wenger'e şunu söylermiş gibi;
"Hoca ben artık çekiliyorum, hakkını helal et."

Fırtına Lille



Lille takımı uzun süredir bu kadar pozitif bir futbol oynayıp, bu kadar istikrarlı bir performansı yakalayamamıştı. Fransa'da sevdiğim tek tük takımlardan biri olarak Lille'in son dönemdeki bu çıkışını keyifle takip ediyorum. Lille'den önce Fransa'da bu sezon böyle bir performansı sürpriz olarak Auxerre'de görmüştük, sanırım sıra Lille'de. Bugün de Monaco'yu deplasmanda ezerek net bir skorla (0-4) evlerine dönüyorlar. Lille'in son 7 lig maçında 6 galibiyeti ve tek mağlubiyeti bulunmakta. Perşembe gecesi evinde St. Etienne'i 4-0 geçip hemen 3 gün ardından Monaco'ya deplasmanda 4 atmak pek de kolay olmasa gerek. Bahsettiğim şu son maçları bir görelim...

31.10.09 | Grenoble 0 - 2 Lille
08.11.09 | Lille 2 - 0 Bordeaux
22.11.09 | Montpellier 2 - 0 Lille
28.11.09 | Lille 4 - 0 Valenciennes
06.12.09 | Lille 4 - 3 Olympique Lyon
10.12.09 | Lille 4 - 0 St. Etienne
13.12.09 | Monaco 0 - 4 Lille


SkySports: Potansiyel Yıldızlar - 1

Bu bölümde uzun süredir yakından takip ettiğim SkySports'un genç yıldız adaylarını paylaşmak istiyorum. SkySports okurlarından gelen raporlar dahilinde inceleme yapacağı oyuncuyu belirler ve daha sonra potansiyel varsa yazıya döker. Bu bölümü bir yazı serisine bağlarsak daha faydalı olacaktır. Bu yüzden seriyi numaralandırarak başlayalım öyleyse...

Scott Donnelly, 21, Orta Saha, Aldershot


Donnelly Queens Park Rangers takımının altyapısından yetişen bir oyuncu ve ilk maçına da bu kulüpte 16 yaşına çıkmış. Yaşadığı sakatlık sonucu Aldershot takımına transfer olan Donnelly, kendisindeki potansiyeli Aldershot takımında gösteriyor... Attığı ve attırdığı gollerle takımının ligden düşmesini engelliyor. Daha bu yaşta bu tip anahtar bir rolü üstlenmek ve yerine getirmek ileride kendisi için hem kişilik, hem de oyun anlayışı açısından kazanımlarla geri dönecektir.

* Ayrıca gözlemciye göre Donnelly, İngiltere 2. Ligi yerine daha üst liglerde oynamayı hakeden bir futbolcu.

* İleriye dönük orta saha oyuncusu, büyük bir yeteneğe sahip ve ölü top uzmanı.

* Topu sürerken ve oyun kurarken ciddi bir yeteneği var ve oyunu sağ kanattan beslerken çok uzun mesafeler katedebiliyor.

Şu Anki Değeri: £ 750,00

Potansiyel Değeri:
£ 3 Milyon

Bir sonraki genç yetenek; Dominic Adiyiah

Pic Of The Day

Bugün iki adet günün resmi var. Biri Valencia - Real Madrid, öteki Fenerbahçe - Ankaragücü maçından.


Real Madrid'in kaçıp, Valencia'nın kovaladığı maçta son noktayı koyan Ezequiel Garay.

Valencia 2 - 3 Real Madrid

Bu da Ankaragücü'nün son dakikalarda yaşanan tartışmalı pozisyonu. İçerde mi, dışarda mı?

12 Ara 2009

Dean Ashton Hikayesi

Her şey 2006 yılında İngiltere Milli Takımı kampında başladı. Shaun Wright Phillips'in antrenmanda darbesiyle ayak bileği kırılan Dean Ashton, bir türlü toparlanamayarak bugün futbolu bıraktığını açıkladı. Böyle bir yeteneğin futbolu daha 26 yaşında bırakması hakikaten üzücü.

Öyleyse Ashton'ın kariyerini inceleyelim...

2000: Doğduğu şehrin takımı olan Crewe Alexandra ile Gillingham karşısında ilk kez forma giydi.
Crewe Alexandra adına 159 maçta 61 gol kaydetti.

2004: Sürekli gelişen Ashton'ı Norwich 3 milyon pound karşılığında transfer etti.
Norwich adına 44 maçta 17 gol kaydetti.

2006: 7.25 milyon pound karşılığında West Ham United'a transfer oldu.
11 Ağustos'ta ilk kez İngiltere kadrosuna çağrıldı.
15 Ağustos'ta maç öncesi son antrenmanda ayak bileği kırıldı. 2006-2007 sezonunu kapattı.

2007: 11 Ağustos 2007'de Manchester City karşısında ikinci yarı oyuna girerek geri döndü.

2008: 13 Eylül'de West Bromwich karşılaşmasında 19 dakika sonra oyundan çıkmak zorunda kaldı. Bu son maçı oldu.
West Ham Utd adına 46 maçta 15 gol kaydetti.

2009: 11 Aralık'ta futbolu bıraktığını resmi olarak duyurdu.

Özellikle sert şutları dağa bayıra göndermeyip, kaleyi tutturma oranı oldukça yüksekti. Beğendiğim ve keyifle seyrettiğim bir futbolcuydu. Ne diyelim, kendine iyi bak Dean.

Pic Of The Day


Leverkusen'e çelme takan adam; Gustavo Ramos.

11 Ara 2009

Maçın Ardından: Antalyaspor 2 - 3 Galatasaray


Maça hızlı başlayan Antalyaspor, 7.Dk'da kullandığı serbest vuruşta Galatasaray defansı ofsayt taktiğini denedi denemesine fakat o nasıl bir taktik anlayan beri gelsin. Orhan Ak ve diğer 5 Antalyasporlu futbolcu boş kalınca piyango Orhan'a vurdu ve kafayla topu ağlara gönderdi. Djieouha 21.Dk'da defansın arkasına sarkıp Leo ile karşı karşıya kalınca bu golü de yedik derken, Leo'dan seken top üst direkten dışarı çıktı. Korneri paslaşarak kullanan Antalyaspor, pozisyon devamında topu Jedinak'a kesti ve ilk golün turnusol kağıdı olarak top ağlara gitti, 2-0. Açıkçası bu golden sonra sinir katsayım artarak maçı kapattım ama neyseki dayanamayıp 5 dk içinde tekrar açınca atılan golü de kaçırmamış oldum. Soldan içeriye doğru giren Kewell'ın şutu nasıl döndüyse artık direkten bir şekilde füze misali döndü ve Keita hemen 6 pas içinde önce göğüsüne aldı topu, sonrasında kale çizgisinde kafasıyla boş kaleye topu gönderdi. Dk 31 2-1.

Sonrasında zaten Galatasaray fırtınası başladı. Dk 64'te Arda'nın verdiği pası Kewell bıraktı, topu alan Elano yerden düzgün bir vuruşla Ömer'in solundan ağlara gönderdi 2-2. Bu golden 3 dk sonra Keita'nın o bildiğimiz mücadelesine tanıklık ettik. Sağ kanattan iki kişinin sıkıştırmasına aldırış etmeden içeri doğru kıvrılırken penaltı noktasına doğru topu Kewell'a gönderdi, Kewell ise bilindik klasik vuruşlarından birini yaparak şık bir gol attı, 2-3. Bu golden sonrası rölanti
vaziyette geçtiği için bir köşeye bırakabiliriz.


Maç başında yine beklenilen Galatasaray'dan uzak bir takım sahadaydı. Aslında son dönemlerdeki performans düşüşü bu maçta da karşımızdaydı yani sürpriz bir durumla karşılaşmıyorduk fakat Antalyaspor'un da oyundan düşüşüyle beraber maçı çevirmesini bildi Galatasaray. Sonuç olarak Antalya deplasmanından 3 puanla dönmek hazır ligin ilk devresi kapanırken gayet önemliydi.

Maçtan sonra Rijkaard'ın açıklamasıyla maça son noktayı koyalım...
Rijkaard: "Garip bir maçtı, 2-0 geriye düştük ama takım ruhuyla kazandık. İyi bir işe imza attık."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir