23 Oca 2010

Australia Open Günlüğü #2

Avustralya Günlüğüne devam ediyoruz... Dün erkekler ve bayanlarda top 16'ya kalma mücadelelerinin yarısı tamamlanmıştı ve ona göre bir yazı geçmiştim. Bu sabaha karşı oynanan maçlarla birlikte erkekler ve bayanlar teklerde yoluna devam edenler belli oldu. Önce erkekleri görelim;
Kimi maçların zevksizliğinden dert yanan ve bol bol aralarından seçim yapanlardan biri olarak, bundan sonra tüm maçların keyifli olacak olması takip etmenin zor olmasına rağmen uyku sınırlarını zorlamaya itecek beni. Erkeklerden sonra bayanların kimlerle eşleştiklerine bakalım;
Diğer turlarda olduğu gibi bu turda da maçların yarısı bu gece, diğer yarısı yarın gece oynanacağı için 4 erkek, 4 bayan maçı olacak. (TSİ)

Australia Open #2

Wayne Rooney 4 - 0 Hull City

Manchester United evinde konuk ettiği Hull City'yi 4-0 mağlup ederek maç fazlasıyla Arsenal'ın 2 puan önüne geçip ligin şu anki lideri oldu. Maçın adamı ise 4 gol atan Rooney seçildi.

22 Oca 2010

Hej Då Tobias

2007-2008 sezonunda Galatasaray'a Kopenhag'tan transfer olan Tobias Linderoth, 2009-2010 sezonuna kadar toplamda yalnızca 25 maçta sahaya çıkabildi. Bu koca 3 yılda yalnızca 25 maça çıkması, onu müzmin sakatlar listesinde görmemize neden oldu. Şimdi ise dönen bir başka tartışma konusu, Galatasaray doktorlarının da bu uzun süreli sakatlıklara vesile olduğu vs. Aslında topu kulübe ve doktorlarına atmadan önce Linderoth'un kariyerinde uzun süreli sakatlıklar yaşayıp yaşamadığına bakmamız gerek. Linderoth'un İskandinavya'dan ilk ayrılışı 2001 yılında Everton'a transfer olmasına dayanıyor. Elfsborg'tan çok Stabaek'te parlamış olması, Ada'nın kendisine olan ilgisini yoğunlaştırmıştı o dönemlerde. Peki Everton'a transfer olan Linderoth'tan Toffies verim alabildi mi? Hayır.

Galatasaray'da 3 yıl boyunca 25 maça çıkabildiğini söylediğimiz Tobias, Everton'da da 3 yılda 40 maça çıkabildi. Kıyasa girersek, Premier Lig takımları bir sezonda diğer liglerde bulunan takımlara nazaran daha fazla maç yaparlar ve bunu takip eden herkesin tahmin edebileceğini düşünüyorum. Bunun nedeni Avrupa maçlarını çıkarttığımızda (ki o dönemde Everton'ın üst sıralarda yer almadığını da eklersek) ülke içinde düzenlenen kupa sayısının fazlalığıdır. Bununla beraber lig maçlarının sık aralıklarla oynanması futbolcularda doğal olarak fizik kondisyon düzeyinin yükseklerde seyretmesi gerekliliğini doğurur. Bu da ister hazır olmayan deyin, ister yetersiz deyin kimi futbolcuların orasının burasının atmasına, uzun süreli sakatlıklar yaşamasına neden olur.

Kopenhag'a geçen Linderoth'un bu takımda 3 yılda 82 maça çıktığını görüyoruz. Bunun birçok farklı nedeni olabileceği gibi bu konu oynamış olduğu önceki ligin yüksek gerekliliklerinden, daha az düzeyde mücadele gereksinimi duyacağı lige transferine kadar gider. Hatta safi mevkisinin mücadele gücü gerektirdiği başlığı bile açılabilir bu sakatlıkları sürekli neden yaşıyor bu adam diye...

Galatasaray ve Linderoth ilişkisine tekrar döndüğümüzde kulüpten gelen açıklama şu şekilde: "Galatasaray Futbol AŞ ile oyuncu Tobias Jan Hakan Linderoth arasındaki sözleşme tek taraflı olarak feshedilmiştir. Tobias Linderoth’a kulübümüze yaptığı hizmetler için teşekkür eder, bundan sonraki yaşamında başarılar dileriz." Yaptığı hizmetler cümlesine takılanlar bolca çıkacaktır fakat bu futbolcunun önceki takımlarında da uzun süreli sözleşmelere imza atmasına rağmen zaman zaman dengesiz sakatlıklar süreci yaşadığından söz ettik. Bu cümlede geçen diğer bir konu, sözleşmenin tek taraflı feshinden dolayı (mutual termination~FM) Galatasaray'ın belli bir miktar tazminat ödeyecek olmasıdır. Şartların böyle gerektirdiği bir dönemde kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez mantığıyla, kimsenin bu fesihten mutsuz olabileceğini düşünmüyorum.

Bir başka olası yabancı transfer için Nonda ile de sözleşmenin feshedilebileceği haberleri dönüyor şu sıralar. Jo'nun sakatlanabilme ihtimalini bile düşünmek istemiyorken, Nonda'nın kalsa da ne derece verimli olabileceğini de düşünmeden edemiyorum. Atletico Madrid maçlarına Baros'suz çıkacak olan Rijkaard, Nonda'nın da takımdan gönderilmesi olasılığında Kewell'ı öne çekebilir ve belki bu hamleyle kısa vadeli aşı tutabilir. Bunun için de Kewell'ın şu anki sakatlığındaki gelişmeleri izlemek lazım. Sakatlıklar Galatasaray için ne zamandır baş belası evet, bekleyip görelim bakalım ne olup ne biteceğini...

Australia Open Günlüğü

18 Ocak'ta başlayan ve 31 Ocak'ta sona erecek Avustralya Açık, bilindiği üzere 4 Grand Slam'den biri. Grand Slam turnuvalarında en fazla seyirci çekmesinin yanında, bir tenis maçına en fazla seyircinin katıldığı (2008) turnuva olarak da tarihe geçmişti. Bu ilginç ve bir o kadar da "bilinmese de olur" bilgisinden sonra turnuvada ne olup ne bitiyor ona geçelim.

Erkekler teklerde top 16'da oynanan karşılaşmalara göz atmadan önce, kalan maçlarda seyir zevki en yüksek olacak karşılaşmalar Lleyton Hewitt - Marcos Baghdatis ve Jo-Wilfried Tsonga - Tommy Haas eşleşmeleri olacak şüphesiz. TSİ sabaha karşı oynanacak bu maçların sonuçlarından sonra kimin kimi eleyebileceğini analiz ederiz. Top 16'da sonuçlanan maçlar demişken, bir sonraki turda eşleşen isimler şöyle oldu;

Andy Roddick vs Fernando Gonzalez
Marin Cilic vs Juan Martin Del Potro
Andy Murray vs John Isner
Ivo Karlovic vs Rafael Nadal

Bayanlar teklerde bu sabaha karşı tamamlanacak Top 16 eşleşmelerinde seyir keyfi yüksek karşılaşmalar önerecek olursam, Vera Zvonareva - Gisela Dulko, Agnieszka Radwanska - Francesca Schiavone ve bir ihtimal Daniela Hantuchova - Na Li maçlarının fırsat olursa takip edilmesini öneririm. Bayanlarda bir sonraki turda eşleşen isimler ise şu şekilde;

Justine Henin vs Yanina Wickmayer
Alona Bondarenko vs Jie Zheng (İkisi de sürpriz yumurtadan çıktılar)
Maria Kirilenko vs Dinara Safina
Nadia Petrova vs Svetlana Kuznetsova

Turnuva fena gitmiyor izleyebildiğim kadarıyla fakat dün Kim Clijsters'in Nadia Petrova'ya elenmesi hem sürpriz hem de üzücü bir gelişme oldu benim için. Üstelik Nadia setlerde yalnızca tek oyun vererek ayrı bir şaşırttı (6-0 6-1). Maça ait highlight falan bulursam bir göz atacağım, sakatlık falan mı oldu acaba maç sırasında diye.

Australia Open #1

Zamanın Ötesinden

Parma 1999. Ne kadroydu ama...

Soldan; Roberto Nestor Sensini, Lilian Thuram, Gianluigi Buffon, Alain Boghossian, Dino Baggio, Juan Sebastian Veron. Ön; Antonio Benarrivo, Fabio Cannavaro, Stefano Fiori, Enrico Chiesa, Hernan Jorge Crespo.

21 Oca 2010

Jo Da Tamam

Fena değil he?
Ara transferde Galatasaray son yıllardaki en atak dönemini geçirmiş oldu...

20 Oca 2010

UEFA 11 Of The Year

Daha önce şurada adaylar doğrultusunda seçmiş olduğum takımı yazmıştım. Oylama bitmiş ve seçilen 11 ve hocası resimdeki şekilde belirlenmiş. Kendi seçimimle genel seçimi karşılaştırdığımda, ortak isimler Puyol(C), C.Ronaldo, Xavi, Messi ve Guardiola.

Pic Of The Day

Carlos Tevez bugün Carling Cup'ta eskiden müridi olduğu Manchester United'a 2 gol atarak City'nin yarı final ilk maçında avantaj elde etmesini sağladı. Unutmadan Manchester City'deki gol sayısı 24 maçta 17 etti. Hiç fena değil Carlitos, hiç fena değil.

Αντίο Zico

Yunanistan'ın hoca alışverişi konusunda takındığı al-gönder tavrı Türkiye'den farklı değildir. Özellikle Panathinaikos ve Olympiakos'ta bu böyledir. Panathinaikos'un sabırsız bir şekilde Henk Ten Cate'yi göndermesinden bahsetmiştim o sıralarda, şimdi ise talih kuşu Arthur Zico'ya kondu. Olympiakos'un Kavala deplasmanından 0-0 ile dönerek puan kaybetmesi beni şaşırtmadı fakat başkalarını hem şaşırtmış, hem de sabırlarını taşırtmış anlaşılan. Birincisi, Kavala zaten bu sezon evinde henüz ligin başındaki Asteras Tripolis kazasını saymazsak yenilgi yüzü görmeyen bir takım haline büründü. O takımı izlerseniz 90 dakika bir iki kez, görürsünüz gol yemelerinin ne denli zor olduğunu. Şu an Olympiakos'un 7 puan önünde olan PAO da bu deplasmandan çok daha zor durumlara düşerek 1 puan ile ayrılmıştı, hani kıyas yapacaksak e al işte kıyas.

İkincisi, Şampiyonlar Ligi'nde son 16'ya kalındı ve düşen rakip de atla deve değil Bordeaux, hani elenme olasılığı çok yüksek değil. Dünyada Türk'e en çok benzeyen milletin Yunan olduğunu tekrar görme fırsatını yakaladım bugün. Sabırsız, heyecanlı, kısacası dil ve din farklılıkları dışında hemen hemen her şey aynı, saymaya bile lüzum yok. Sonuç olarak Zico Fenerbahçe'den sonra Olympiakos'tan da nasibini aldı.

Piraeus ekibinin yeni hocası ise şimdilik Bozidar Bandoviç oldu. Kariyerinin neredeyse büyük bir bölümünü Yunanistan'da geçiren bu Boşnak, eğer başka biri gelmezse görürüz neler yapabilecek.

19 Oca 2010

Günün Derbisi

Manchester City - Manchester United
22.00 KANAL A

Rakip Zor Ama Olsun

Marsel İlhan Avustralya Açık'ta dün gece yarım kalan işi bitirip, Sebastian Grosjean'ı 3-0 yenerek bir üst tura çıkma başarısı gösterdi. Marsel'i ilk kez 2009 Amerika Açık'ta John Isner ile eşleşip 3-0 kaybettiği karşılaşmada izlemiş, o 2.06 deveyle elinden geldiğince mücadele etmesini büyük keyifle takip etmiştim. Şimdi Avustralya'da rakip çok daha zor olacak Marsel için. Şilili Fernando Gonzalez olacak karşısında fakat kimse (olur ya) galip gelmesini falan beklemesin, aksine Gonzalez'ten alabileceği her sayı onun için büyük tecrübe olacaktır. Fernando Gonzalez gibi backhand ve forehand'i oldukça kuvvetli bir tenisçiyle karşılaşıp kaybetmek üzüntü verici olmayacaktır.
Maç bu gece sabaha karşı 04.00'te oynanacak. Başarılar Marsel İlhan...

Gattuso Balıkçı Oldu

Milano'da balık ve türevi üzerine bir dükkan açan Gattuso'yu artık balıkçı lakabıyla da anabiliriz. Artık maç öncesi ve sonrası kendi restoranından vitamin kaynağını depolar herhalde Gennaro. Alışveriş yapanlar arasında Ronaldinho ve David Beckham da var.
Hadi hayırlı işler...

Fiorentina ve Bitmeyen Transferleri

Fiorentina devre arasında yaptığı nokta transferlere bir yenisini daha ekledi. Yeni transferin adı, Mario Bolatti. Neden nokta diyorum? Çünkü Bolatti transferi bana göre ciddi anlamda iyi bir hamle. Ön bir bilgi olarak kimdir kimlerdendir diye inceleyecek olursak; Arjantinli oyuncuyu ilk olarak Avrupa semalarında Porto'da gördük fakat çok geçmeden ülkesine tekrar döndü Bolatti. Huracan'a kiralık gitti ve Clausura 09'un en değerli oyuncusu seçildi. Aynı dönemde Maradona'nın da ilgisini çekince, Arjantin milli takımında oynama fırsatını yakaladı ve Uruguay'a bir de golü var (resimdeki sahne). Gol demişken, Huracan'da Banfield'a attığı golü izlerseniz "hey yavrum benim" nidaları atabilirsiniz... Bolatti'nin mevkisini ise box to box midfielder olarak tanımlayabilirim. Defansif bir orta saha oyuncusu aslında, FM tiryakileri bilirler ne tür özellikleri olduğunu bu mevki (box to box) oyuncularının.
Şimdi Fiorentina'nın kadrosuna baktığımda, hangi dönemde bu kadar kuvvetli bir kadroya sahiplerdi diye sormadan geçemiyorum kendime. Felipe ve Ljacic'in ardından Bolatti'nin de takıma katılması, olası rotasyon durumunda takımın oyundan düşmeyecek bir kadroyla sahada olmasını sağlayacaktır. Kafamda oluşan Fiorentina 11'iyle bitiriyorum...

Frey
Comotto---Gamberini----Felipe---Pasqual
Bolatti---Montolivo
Marchionni----Mutu-----Vargas
Gilardino

18 Oca 2010

Euroleague TOP 16

Euroleague'de Top 16 zamanı yaklaşmaya başlamışken, bugün de grupların kurası çekildi. Kolayını beklemiyordum zaten fakat Efes için "buraya kadarmış" lafları bu grubu gördükten sonra herkesin dilinde dolanıyordur. Hadi hayırlısı...

E GRUBU :
Barcelona, Panathinaikos, Partizan Belgrad, Maroussi
F GRUBU : Real Madrid, Montipaschi Siena, Maccabi Tel Aviv, Efes Pilsen
G GRUBU : CSKA Moskova, Unicaja Malaga, Zalgris Kaunas, Asseco Prokom Gdynia
H GRUBU : Olympiakos, Caja Laboral, Khimki Moskova, Cibona Zagreb

17 Oca 2010

Geleceğe Dönüş

Ronaldinho bugün Siena önünde 3 gol atarak uzun süre sonra ilk kez bu kadar dinç, istekli ve eski yeteneklerini sergileyen biri olarak çıktı karşımıza. Açıkçası her türlü golü attı bugün. Penaltıyla başladı, son golü ise harikaydı. Daha var ama Manchester United'a da yumurtadan sürpriz çıkartırsa pek güzel olur diye düşünüyorum.

Kısa Kısa #1

Cuma'dan bu yana yazma fırsatı bulamadım buraya. Bu tür durumlarda "kısa kısa" başlıkları altında 2-3 günlük derlemeler yapabilirim. Bu da ilki olsun o halde, neler olmuş bitmiş bakalım...
Cumartesi günü Stamford Bridge'de şov yapan Chelsea, uzun süredir fena gitmeyen Sunderland'e patlama yaptı, 7-2. Kalesinde tam 7 gol gören Sunderland, bu sezon Wigan'ın Londra'dan 9 yiyip evine dönmesinden sonra hemen hemen aynı duyguları paylaşmış oldu.
Son şampiyon Flamengo, CSKA ile anlaşarak Vagner Love'u kiraladı. Vagner Love geçen sezonu Palmeiras'ta kiralık olarak geçirmişti. CSKA'nın iki sezon üst üste bu önemli forvetini kiralama yoluna gitmesi düşündürücü aslında. Takımda olduğu süre içerisinde sürekli katkıda bulunan bir futbolcuyu ellerinde forvet bolluğu olmamasına rağmen devamlı kiralayan CSKA'da Dzagoev yine umut kapısı olacak gibi.
Afrika Uluslar Kupası'nda ikinci maçlar bugün D Grubu'yla sona erecek. Artık takımlar o sürpriz dönemden sıyrılıp, yavaş yavaş gerçek renklerini göstermeye başlıyorlar. Fildişi Gana'yı 3-1 yenerek gruptan çıkmayı garantileyen ilk takım oldu. Maçta Fildişi'nin son golünü atan Drogba'ya yaptığı asistle "oyy oyy" dedirten Keita'yı da unutmamak gerek. Fildişi dışında gruptan çıkmayı garantileyen diğer takım ise Mısır oldu. Mısır'ı Kuzey Afrika hatta daha da özele indirgersek, Berberiler içinde sınıflandırdığımızda uzak ara en iyi futbol oynayan takıma sahipler. Kuzey Afrika'dan kasıt, Libya, Tunus, Cezayir, Fas'tan ibaret pek tabii.
Real Madrid Osasuna deplasmanında aldığı beraberlikten sonra Bilbao deplasmanında yine puan kaybetti fakat bu kez 3 çil puan. Fernando Llorente daha maçın hemen başında (3') cezayı keserek Bask halkına bu ince galibiyeti hediye etmiş oldu. Ayrıca Athletic Bilbao uzun süredir görmediğimiz bir performans içinde bu sezon. Açıkçası beni şaşırtmaya devam ediyorlar. Bu gidişle Anderlecht'i de eleme olasılıkları oldukça yüksek. La Liga'da dün oynanan diğer önemli maçta Barcelona, Sevilla'yı "sen misin beni eleyen kardeşşş" dercesine sahaya gömerek aradan zaman geçmeden bir nevi intikam almış oldu.
Yurttan sesleri sona bıraktım... Son Türkiye Kupası şampiyonu Beşiktaş, İstanbul Büyükşehir Belediye'ye de yenilerek grubunda sıfır çekmiş, kupadan da elenmiş oldu. Maçı izleme fırsatım olmadı fakat İBB'yi Manisa deplasmanında seyretmiş ve en sıkıcı maçlar kategorisine almıştım.

Kısa Kısa #1

Bunlar Da İlginizi Çekebilir