9 Tem 2010

08/07/10 MLB

Seattle Mariners vs New York Yankees - pick: over 7.5 Sonuç: 1-3 LOST
Tampa Bay Rays vs Cleveland Indians - pick: Tampa Bay Rays Sonuç: 5-2 WON
Washington Nationals vs San Diego Padres - pick: San Diego Padres Sonuç: 1-7 WON

8 Tem 2010

Lorik Cana Galatasaray'da

Mehmet Topal'ın Valencia'ya satılmasından sonra bölgenin doldurulması için transfer edilen Lorik Cana kişisel fikrimce muazzam bir tercihtir. Marsilya formasını kaptan olarak giyen ve yüzün üzerinde maçta görev alan Cana, geçen sezon Sunderland'e transfer olmuş ve burada da sahip olduğu lider özelliklerinden ötürü kaptanlık görevi teknik direktör Bruce tarafından kendisine verilmişti. Sunderland kulübünün resmi sayfasında neden kulüpten ayrıldığına dair kısa bir röportajı bulunuyor. Öncelikli nedeninin Arnavutluk'ta yaşayan ailesine daha yakın olmasından söz edilmiş. Bunun dışında aynı yazıda Galatasaray'ın şampiyonlar liginde oynayacağı haberi epey manidar olmuş çünkü ya birileri Cana'yı kandırdı (tabii ki espri) ya da o yazıyı her kim yazdıysa kimin nerede oynayacağından haberi yok.

Galatasaray Cana'yı 4,5 milyon €'ya transfer ederken, Cana'nın kulüpten alacağı yıllık para 2 milyon € olacak. Ciddi anlamda çok isabetli bir transfer bu ancak sıcağı sıcağına birkaç yorum duydum "Cana kim?" gibilerinden... Eh be bilader futboldan bu kadar uzak olmayın, futbol yalnızca Ronaldo, Messi, Rooney üçlüsünden oluşmuyor yahu. FM severler Cana'yı yakından tanıyor olmalılar, hem yaşı hem de DMC! özellikleri ile her zaman tercih edilen isimlerden olmuştur kendisi. Sonuç olarak Galatasaray'a hayırlı olur umarım.

Euroleague 2010-2011 Barcelona Kuraları

Ne Fenerbahçe Ülker ne de Efes Pilsen'in işi kolay olacak...

07/07/10 MLB

Bugünün tahminleri olarak;
Washington Nationals - San Diego Padres: Padres ML @1.85 7-6 LOST
Arizona Diamondbacks - Chicago Cubs: Over 9.0 @1.97 3-8 WON

Diğer tahminler;
Texas Rangers - Cleveland Indians: Rangers ML @1.40 4-3 WON
Colorado Rockies - St. Louis Cardinals: Rockies ML @1.95 8-7 WON
Arizona Diamondbacks - Chicago Cubs: Diamondbacks ML @1.91 3-8 LOST

3 WON - 2 LOST

5 Tem 2010

Die Mannschaft!






Wimbledon: 2. Kez Kral Nadal

3 Tem 2010

Wimbledon: 4. Kez Kraliçe Serena Williams

Wimbledon: İkinci Finalist Rafael Nadal

Wimbledon erkeklerde ne kadar ağır favori olduğunu gösteren Rafael Nadal, Andy Murray'i istediği an istediği yerde forehand olsun backhand olsun nasıl dize getireceğini herkese gösterdi. Öyle ki, eğer inandığı bir atış yapıyorsa sahasını tamamen boş bırakarak balyoz gibi indirdiği forehandiyle Murray'den sayıları almasını bildi. Maçı 3-0 kazanan kazanan Rafa, finalde Tomas Berdych'in rakibi oldu. Maçın setlerine baktığımızda ilk set 6-4 Nadal üstünlüğüyle tamamlanırken, maçın en heyecanlı seti olan ikinci set tie breake gitti. Tie breakte tam üç kez ipten dönen Nadal, belki de maçı 2-0'a getirerek Murray'nin tüm planlarını bozmuş oluyordu.

Son sette karşılıklı kırılan servisler sonucu 6-4 skoru oluşurken, Nadal ciddi derecede bir aygır misali hırslı, güçlü ve kendinden emin olduğunu tribünde maçı izleyen David Beckham dahil herkese gösterdi. Maç öncesi Murray'nin Nadal'ı hiç değilse kendisinden bir set çalarak zorlayacağını düşünenler için sonuç sürpriz olsa da, taraflı tarafsız herkesin Rafael Nadal'ın finali daha çok hakettiğini düşündüklerini varsayıyorum. Pazar günü Berdych'in servisleri Murray'den aşağı kalmayacaktır fakat karşısında Djokovic'ten çok daha üstün bir returner bulacağı da kesin. Berdych Djokovic'i elerken Djokovic'in zaman zaman psikolojik zaman zaman da aksayan performansından yararlandı ancak Nadal'ın diğerlerinden farkı, koşullar ne olursa olsun bitmek bilmeyen kazanma hırsı ve her an maçı çevirebilme yeteneğidir. Açık konuşmak gerekirse Berdych hazır kariyerinde peak noktada iken Wimbledon'ı kazanmasını gönülden isterim ancak Rafael Nadal bunun gerçekleşmemesi için elinden geleni yapacaktır ve büyük olasılıkla şampiyonluğa ulaşacaktır.

2 Tem 2010

Wimbledon: İlk Finalist Tomas Berdych

Maçın başından sonuna hırslı ve finali istiyorum modundan çıkmayan Berdych, Novak Djokovic'i 6-3 7-6 6-3 ile setlerde 3-0 geçerek adını finale yazdırdı. İkinci seti Djokovic'in alma ihtimali vardı açıkçası fakat yaptığı forehand hataları affedilemez derecede olduğu için ve bu fırsatları Berdych çok iyi değerlendirdiğinden Djokovic'in elenmesi sürpriz olmadı. Maç öncesi tahminim de doğru yönde olduğundan ötürü sonuca daha çok sevinmiş oldum. Berdych sevdiğim raketlerdendir ve kariyerinin en iyi dönemini yaşıyor kendisi. Çek tenisi için de muazzam başarılardan biri oldu onun Wimbledon'da finale yükselmesi.

Rakibi şu sıralar oynanan diğer yarı final karşılaşmasından Nadal - Murray galibi olacak. Tomas Berdych'in işi finalde daha zor fakat dünyanın önce 1 numarası olan Federer'i daha sonrasında ise 3 numara Djokovic'i eleyip finale yükselmesi zaten kendisi için büyük başarı, tebrikler Berdych.

Gecenin MLB Sonuçları

American League

Cleveland Indians 6 - 1 Toronto Blue Jays

New York Yankees 4 - 2 Seattle Mariners

Baltimore Orioles 1 - 8 Oakland Athletics

Minnesota Twins 4 - 5 Tampa Bay Rays

Los Angeles Angels 2 - 1 Texas Rangers

National League

Chicago Cubs 2 - 3 Cincinnati Reds

Washington Nationals 2 - 1 New York Mets

Pittsburgh Pirates 3 - 2 Philadelphia Phillies

St. Louis Cardinals 1 - 4 Milwaukee Brewers

Colorado Rockies 7 - 3 San Francisco Giants

San Diego Padres 3 - 6 Houston Astros

Dün geceki maçlar arasından tahmin ettiklerim Brewers, Rockies, Nationals ve Athletics maçlarının hepsi geldi ve güzel kapattık geceyi. İsteğe göre blog için de tahminlerimi girebilirim ara sıra, belli olmaz.

1 Tem 2010

Wimbledon: İkinci Finalist Serena Williams


Bir önceki yazıda Vera Zvonareva'nın Wimbledon'ın ilk finalisti olduğundan bahsetmiştik. Rakibi ise birkaç dakika önce Petra Kvitova'yı mağlup eden Serena Williams oldu. Maça dair birkaç kelam edecek olursak, ilk set hem mücadele hem de keyif açısından gayet olumlu geçti. Kvitova maçta ilk servis kıran isim olmasına ve sette 4-2 öne geçmesine rağmen bir sonraki servisini Serena'ya kırdırarak belki de maçın kaderinin değişmesine sebep oldu. Tie break'e giden seti Serena Williams kazanırken, ikinci seti beklediğim gibi ilk sete nazaran çok daha kolay geçen Williams ikinci finalist olarak tabloda yerini aldı.

Final öncesi Serena Williams - Vera Zvonareva arasında oynanan maçlara baktığımızda Serena Williams'ın 5-1 gibi bir üstünlüğü bulunuyor. Serena'nın Vera'ya karşı son galibiyeti 2008 yılında Charleston'da toprak kortta oynanan maçta gelirken, Vera Serena'yı en son 2006 yılında Cincinnati'de sert zeminde yenmeyi başarmıştı.

Wimbledon: Vera Zvonareva Finalde

Wimbledon bayanlar yarı finalinin ilk maçı Vera Zvonareva - Tsvetana Pironkova arasında oynandı. İlk sete hızlı giren ve özellikle backhandleriyle Zvonareva'yı hayli zorlayan Pironkova ilk seti 6-3 kazanmasına rağmen Zvonareva'nın tıpkı çeyrek finalde Kim Clijsters karşısında geriden gelip maçı kazanmasına engel olamayarak setlerde 6-3 3-6 2-6 kaybetmekten kurtulamadı.

Pironkova'nın kariyerinde yalnızca bir yarı final bulunuyordu, o da İstanbul Cup'tan ibaretti fakat dünyanın 82. sırasında bulunan Bulgar tenisçi özellikle servislerini geliştirdiğini buralara kadar gelerek göstermiş oldu. Maçı kaybetmesine rağmen dediğim gibi ilk servislerini oyuna sokmada çoğu tenisçiden iyi durumda ve bunun sayesinde rahat sayılar kazanabiliyor.

Vera Zvonareva'yı çok sevdiğimden midir bilemiyorum ama onun artık bu derece önemli bir turnuvada finalde boy göstermesi çok keyifli olacak. Yalnız Zvonareva'nın dikkat etmesi gereken en önemli mesele forehandleri. Clijsters karşısında fazla göze batmasa da Pironkova ile oynarken forehandlerinden dolayı basit hataları dikkatimden kaçmadı. Şu sırada oynanan bir diğer yarı final maçından gelecek rakibi Serena Williams - Petra Kvitova galibi olacağı için bu tip basit hataları minimuma indirmek zorunda, hiç değilse Wimbledon finali için.

29 Nis 2010

Special One




İster "futbolsuzluk" diyelim, ister "anti-futbol" diyelim, José Mourinho son zamanlarda kimsenin yapamadığını yaparak üst düzeyde bir turnuvadan Barcelona'yı eledi! Adam gerçekten kendini sevene sevmeyene kabul ettirmeye devam ediyor. Massimo Moratti'nin maç sonunda söylediği gibi oyuncular kahraman, mücadeleler inanılmaz, José ise fenomen! Bugün kullandığı stratejiyi eleştirebiliriz ama Giuseppe Meazza'da yaptıklarını da küçümseyemeyiz. Porto'yla 2004'te yaptığını bu sene Internazionale'yle Madrid'de yapmak üzere. Ve yanında dünyanın büyüklüğüne kanıt olarak sevinmek için Cibeles Meydanı'nda Madridistaları bulacak!

Maça geçersek, aslında Motta'ya çıkan felaket kırmızıya kadar Inter bu kadar savunmayı düşünmemişti. O dakikadan sonra Mourinho, Arsene Wenger'in kapıldığı fantezilere kapılmadı ve realist davrandı. Dizilişe göre Chivu'ya sol açık ya da kanat diyebiliriz ama sahanın içinde top Barcelona'dayken, 4 savunmacısının ayakları ceza sahası çizgisine basıyor, önlerinde ki 5 adam bu 4'lüyle bir kaç metrelik bir genişlikte duruyordu. Bu yüzdendir ki 60 dakika boyunca sık sık Zanetti'yi sol iç stoper, Samuel Eto'o'yu sol bek olarak gördük. Cambiasso'nun top kanatlara indiği zaman savunmanın içine gömülmesiyle 7-1-1 gibi bir taktiğe dönüyordu Inter. Helenio Herrera görse benim taktiği epeyi azdırmışlar, abartmışlar derdi. Ancak, Mourinho'nun buradan sağ çıkanlardan öğrendiği bir şeyler olduğu gerçek. United elerken, Chelsea buradan istediğini alırken, pas kanallarını kapatıp, orta saha ve defansını mümkün olduğunca birbirine yakın tutuyor. Top Xavi'deyken inanılmaz özen gösterip, kanada indiği zaman en az 2 oyuncuyla savunmacılarına kademe getiriyorlardı. Şu oynasaydı, bu oynasaydı demenin peki bir anlamı yok. Bu seviyedeki takımların bu kadar çok maç oynayacaklarını eksik kalabileceklerini hesap ederek, benchlerine doğru takviyeleri yapmaları gerekir. Pique'nin yapabildiğini, Ibrahimovic'in yapamaması, yani kanattan gelen yüksek toplarda ceza alanını karıştıramaması, beklenen azmi ve mücadeleyi gösterememesi karakter meselesidir. Ibrahimovic hiç bir zaman bu tür bir oyuncu olmadı. Eğer, Pep, Laporta ve Begiristain'in beklentisi buysa büyük bir yanlış içerisindeler. Halbuki, orada yer alabilecek Gudjohnsen bile daha etkili olurdu Ibra'ya oranla.
Bir söz de Busquets'e söylemek lazım. Bir daha Milano yakınlarına uğrarken çok dikkatli olması lazım. Zira, kendisi bile unutur da tribün geleneği olan İtalyanlar unutmaz! De Bleeckere'nin onun basit oyunculuğunu çözememesi gerçekten üzücü. Maç içinde Alves'in sürekli bu tarz hareketlerine alışmıştık da, halkın içinden gelen ve mücadele ruhu daha fazla olduğuna inandığımız altyapı çocuklarından bu tarz hareketler görmek canımızı daha fazla sıkıyorAyrıca De Bleeckere'nin son dakikalarda yediği Barcelona golüne diyet demeyeceğim. Bir yanlışı diğer bir yanlışla düzeltmek doğru olmaz. Bu tıpkı maçın başında Motta'ya çıkan kart gibi, tamamen etki altında kalmak ve maçın hakimiyetini yitirmemek için yapılmış acizane hareketlerdir.

21 Nis 2010

Dünya Kupası'na Doğru : Grup B

Bir önceki Dünya Kupası'na Doğru yazımızda A grubuna değinmiştik. Aynı minvalde B grubunu da inceleyeceğiz. Vakit kaybetmeden B grubu incelememize başlayalım.

B grubunun açık ara favorisi kadrosu hücum açısından yıldızlarla dolu Arjantin. Diego Maradona'nın yönetimi altında ki "Mahallenin Kötü Çocukları", uzun zamandır, hatta 1990 İtalya'dan beri potansiyellerine bir türlü ulaşamadılar. Kadrosunda Messi, Agüero, Javier Mascherano , Esteban Cambiasso, Juan Veron, Maxi Rodriguez, Diego Milito, Carlos Tevez gibi isimleri bulunduran "La Celeste"nin Afrika yolunda ki macerası, beklenenin ve olması gerekenin aksine oldukça zorlu geçti. Peru karşısında Martin Palermo'nun ayağından gelen gol ve Uruguay deplasmanında ki yoğun stres altında ki maçı kazanıp 28 puanla kolay sayılabilecek Güney Amerika grubundan ancak 4. olarak çıkabildiler. Yine de Diego bütün bunların üstüne, kendi zaferini oldukça epik bir şekilde anlattı. Bu organizasyonun tarihine ismini altın harflerle yazdıran Tangocuların hocası Maradona zaferin nasıl geleceğini şu sözlerle anlatıyor; "Bir adamın Dünya Kupası'nı öpmesi kadar güzel bir duygu yoktur ve bunu yapabilmesi için fedakarlık dolu 30 gün geçirmesi gerekli. Bu başarı bulutlara dokunmak gibi. İki kez Dünya Kupası'nda oynadım ve bunun nasıl yapmamız gerektiğini biliyorum." Benim gibi Arjantinseverlerin de Maradona'ya yürekten inanmak istediğini ama bunun pek de mümkün olduğunu düşünmüyorum. Rakiplerine bakarsak oldukça geride duran Arjantin'in defans hattı pek etkileyici olmasa da hücumu gerçekten göz alıcı isimlerle dolu. Eğer, gerekli dengeyi kurarlarsa onları çok daha ileride görebiliriz. Kore/Japonya'da ki performanslarının üstüne Almanya'da güzel başlayıp, Berlin'de Almanya karşısında penaltılarla şanssız bir şekilde yolculuklarını kısa kesmek zorunda kalmışlardı. Grupta 3 maçı da rahat kazanması gereken Arjantin'in konu potansiyeli kullanmak olunca onlara güvenmek gerçekten imkansız.

Grubun otoriteler tarafından ikinci çıkması beklenen ekibi ise beklenenin aksine King Otto'nun takımı değil, Shaibu Amodu ve yardımcı direktörü Tommy Soderberg'in Super Kartalları. Kadrosunda Avrupa'nın önemli takımlarında oynayan ve takımları için önemli olan yıldızları bulunduran Nijerya'nın sorunu grupta ki en güçlü rakibi Arjantin'le aynı. Potansiyelini bir türlü gösteremeyen Nijerya'nın Chinedu Obasi, Obafemi Martins, Yakubu Aiyegbeni, Peter Odemwingie, Victor Obinna, Ikechukwu Uche ve 36 yaşına gelmiş olsa da formu kabul edilebilir düzeyde olan Nwankwo Kanu. Kadronun en önemli yıldızı ise orta sahada oynayan Chelsea'nin yıldız ismi ve Essien'İn sakatlığında Ancelotti'nin güvendiği isim olan John Obi Mikel. O kadar yıldız içerisinde ve yüksek düzeyde oynayabileceğini gösterene Mikel'in, yine de gitmesi gereken yolu var. Dünya Kupası tecrübesi ise kariyerinde bir ilk olacak. Nijerya'nın şansı diğer iki rakibi Yunanistan ve Güney Kore'ye karşı çok az da olsa önde. Kendi kıtalarında oynayacak olmalarını avantaja çevirmek isteyen Kartallar yine de formlarının zirvesinde ve tam konstrasyonla oynamak zorundalar. Yoksa, onların karşısında hatalarını bekleyen iki tehlikeli rakip var.

Grupta şansı Nijerya'dan biraz daha az olan King Otto Rehhagel'in Yunanistan'ı tüm dünyayı şaşırtarak 2004'te Avrupa Şampiyonası'nı alalı 6 sene oldu ve kendilerini tekrar ispat etmeleri gerek. Yunanların büyük bir istekle bekledikleri istikrar ise Portekiz 04'ten sonra göreceli olarak gelmedi. Yine de başarısız 2008 Avrupa Şampiyonası, 2004'te gelen başarıdan sonra kimseyi tatmin etmedi. Zaten agresif bir savunma ve duran toplardan başka stratejisi olmayan Yunanistan'ı çözmek kimse için uzun sürmedi. Şimdi King Otto'nun en azından gruptan çıkarmayı başarması gerekiyor. Sonrası şimdilik düşünmeleri gereken konu değil. Kadrosunda ki kozları önemli derecede yaşlanmış olan Yunanların elinde yine de güvenebilecekleri isimler var. İlerleyen yaşlarına rağmen Basinas, Karagounis, Charisteas ve elemelerin en çok gol atan oyuncusu olan Theofanis Gekas, kendini daha üst bir seviyede deneyen ve Liverpool'da şans bulan Kyrgiakos. Yine de konu Rehhagel'in takımları olunca isimler değil beraber ne kadar iyi oynadıkları önemli oluyor.

Grubun son sırasında olması beklenen ve sürpriz arayan Güney Kore'nin başında önemli isimlerin arkasında çalışmış olan Huh Jung-Moo var. Advocaat ve Guus Hiddink'ten öğrendiklerini yansıtmaya çalışan HJ Moo'nun en güvendiği Taeguk Savaşçısı hiç kuşkusuz Park Ji-Sung. Yine de Almanya ve İsviçre'de şansını iyi kullanamamış ve bu sene Monaco'da kendini ispatlamaya çalışan Park Chu-Young forvette başarılı bir fırsatçı. Daha önce söylediğimiz gibi Kore'nin bu Dünya Kupası'nda bir adım ileri gidebilmesi için onlar adına bütün gezegenlerin sıraya girip, futbol şansının, tanrının yanlarında olması gerek.

Gelelim grup hakkında ki tahminlerimize;Arjantin 9 puan, Nijerya 2-6 puan, Yunanistan 1-4 puan, G.Kore 0-2 puan.

Grubun fikstürü ise;

The Real "INVICTUS" : Inter 3-1 Barça

Pep Guardiola, oyuncularına yolda Invictus'u seyrettirdi Barcelona-Milano yolunda. Filmle motive etme yolu moda olduğundan beri gerçekten doğru seçilmiş filmleri gördük. Fakat, Pep'in atladığı bir nokta var. Eğer, Mourinho'nun çöplüğüne geliyorsanız gerçek Invictus'un kim olduğunu anlamış olmanız lazım. Hocası olduğu takımların ligde kendi evinde ki yenilmezlik serileri olduğu gibi uluslararası arenada da gerçekten göz korkutucu bir istatistiği var Mourinho'nun ve bu gecede tekrar ederek istatistik devam etmiş oldu.


Maça Inter biraz da Barça bize karşı bir taktik değişikliğine gitmiş mi, yoksa hazırlandığımız gibi mi oynuyorlar diyerek başladı. İlk 5 dakikadan sonra Barça'da bir değişiklik olmadığını gören Nerazzuri, çok güvendiği sağ kanadıyla denemeye başladı. Milito'nun kaçan bir pozisyonu ve yanlış kaldırılmış bir ofsaytından sonra, hücum gücü yüksek herkese büyük önlemler almış Inter'i beklemediği adam Maxwell çıkıp soldan vurdu. Ortaya çıkardığı topu gol sezgisi muhteşem Pedro'nun bitirmesi, akıllara Barça'nın "her koşulda, her şekilde" yenebileceğini düşündürtmedi değil. Ancak, yolunda olmayan konular golden sonra da değişmedi. Messi hiç bir şekilde efektif olamadı. Xavi bir çok defa bekledi, bekledi, arkadaşları deplase olmasına rağmen bir türlü istenilen yerde olamadılar. Maç boyu çıldırışlarını defalarca gördük. Bugün Barça'da Messi olmasa da olurdu aslında, bunu gördük. Ama, Iniesta'nın yokluğu bugün aşırı derecede belli oldu. Motta ve Cambiasso'yla sürekli rakibe basan ve alan bırakmayan Inter, Pandev'le dripling üzerinden, Sneijder'le pas üzerinden çıkmayı planladığını gösterdi. Eto'o'nun etkisizliğine rağmen, Milito'nun sürekli topu kovalaması, rakip alanda koşularıyla Pique ve Puyol'u zorlamasının meyvesini, Maicon'un kanadından, Milito'nun pasıyla buldular. O dakikaya kadar 2 net pozisyonda İtalyanları çıldırtan Milito, Sneijder'i iyi gördü. Bu arada, pozisyonun ofsaytla uzaktan yakından alakası olmamasına rağmen Valdes'in ofsayt diye havaya kalkan eli kaleci refleksi herhalde. İlk 45 dakika sürekli deneyen Inter, Barcelona'nın topu ayağında tutmasına izin vermesine rağmen, hiç bir zaman dikine ve olumlu kullanmasına geçit vermedi. Messi'nin alanına doğru girince top, Motta, Sneijder, Pandev ve Zanetti'yle o alanda çoktan seçmeli kademe kuran Inter, Ibrahimovic'in ise Lucio ve Samuel'in arasında ezilmesini, topu o alana yine efektif sokamaması sayesinde ezdi.
İkinci yarıya, yine Maicon'un kanadından bu sefer Milito'nun pası ve Maicon'un golüyle ulaştılar. Henüz 49. dakikada gelen gol Mourinho'yu şimdi avantajlı skora dönmeliyim düşüncesine itti. Zira, Camp Nou'ya 2-1'lik bir galibiyetle çıkmak hiç bir şey anlamına gelir. Orta alanda ki iki çapası Cambiasso ve Motta'yla basıp, Maicon, Zanetti ve Pandev'le kanatları deneyen Inter'in bu alanda inisiyatif alan gücü Sneijder'di. 60. dakikada Eto'o'nun ceza alanı içinde o kadar rahat ortalamasına izin veren Barça, Sneijder'in asisti ve Milito'nun golüyle Catenaccio alarmını çaldırdı.

Son yarım saat, adeta Camp Nou'da ki maçın provası gibiydi. Ibrahimovic'in ezilmesine 60 dakika dayanabilen Guardiola, 3 golü birden yediği sol kanadına ancak o dakikada çözüm bulabildi. Maç boyu Guardiola'yı temkinli bir şekilde izlerken, Mourinho'yu kenarda sürekli arı gibi çalışırken gördük. Sürekli not alıyor, oyuncularına bir şeyler anlatıyor, oyuncularına dakika dakika taktik veriyordu. O dakikaya kadar varlık gösteremese de Ibra'dan başka o defans hattı içerisinde varlık gösterecek forveti olmadığından Pique'yi o kaosun içerisine attı. Messi'nin bu dakikada gelen uzaktan şutu ve frikiği hariç pekte etkili olamadı Katalanlar. Abidal'in girişiyle kanat etkinliğini artıran Barça, Pique'nin kaleciyi geçip Lucio'nun çizgiden çıkardığı topla son pozisyonunu yakaladı. Bu dakikalarda kanattan gelen Daniel Alves'in kendini yere bırakmasını çok iyi çözen Portekizli hakem Olegário Benquerença'yı maç boyu gösterdiği istikrarlı ve muhteşem düdükleri için kutlamak lazım. Sonrasında mızmız çocuk havalarında yerden kalkmayan ve ağlamaklı bakan Dani Alves'in ise bu 3. sınıf aktörlüğünü bir kenara bırakması lazım. Maç boyu Sabri Sarıoğlu'nun herhangi bir maçından daha iyi oynamamasının siniriydi bu kendi dilince belki de. Bu arada Inter, az pas çok atak taktiğini denemeye çalıştı. Orta saha çizgisinin gerisinde çoğu zaman Puyol ve Valdes olmasına rağmen, sadece Sneijder'le bir kez etkili olabildiler. O pozisyonda da topu durduramayan Sneijder, olası bir 4. golü yedi. 70. dakika civarı Messi'nin Maicon'un yüzünü dağıtmasını ise oyuniçi bir yanlışlık mı, yoksa kasıtlı mı olduğu konusunda çok kararsızım. Pozisyonda ki ifadesi yanlışlık, Maicon'un yüzü kasıt olduğunu düşündürtüyor. Neyse, Barça maç boyu istediklerini bir türlü yerine getiremezken, sözün bir kısmını da Giuseppe Meazza tribünlerine getirmek lazım. Maça inanılmaz etki ettiler. Sürekli içindeydiler ve Ibrahimovic'in maç boyu ifadesine bakarsak moral bozucuydular üstelik.
Şimdi Guardiola çok iyi düşünmeli. Çünkü, karşılarında grup maçlarında olduğu gibi kazanmak için değil kaybetmemek için çıkacak İtalyanlar olacak. Maç boyu etkin değil, edilgen olmayı sürdürdü. Mourinho her hamlesiyle Guardiola'yı ezmeyi başardı. Eğer, Madrid yolundan dönmek istemiyorsa Inter'e karşı Camp Nou'da ekstra bir şeyler ortaya koymak zorunda. Kalitenin zirve yaptığı bu 90 dakikada oyuncular değil, onları yönetenler çok daha fazla etkili oluyorlar. Messi'nin bugün etkisiz, hamlesiz ve çaresiz oyunu bunu bize çok iyi gösteriyor. Şimdi Barça'nın önünde kazanmaya 45 yıllık susuzlukları, inanmışlıklar, adanmışlıkları, zekaları ve kaliteleriyle İtalyanlar var. Bu Barça için bile çok zor bir mücadele olacak.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir