13 Şub 2010

Lorenz Günther Koestner ve Wolfsburg

Lorenz-Günther Koestner 25 Ocak'ta Wolfsburg'tan kovulan Armin Veh'in yerine takımın başına geçen isimdi. O konudan evvel değinilmesi gereken ise Felix Magath gibi bir teknik adamdan sonra o koltuğa Armin Veh'i getirmenin ne derece yanlış bir iş olduğudur. Armin Veh Stuttgart'ta iken şampiyonluğa ulaşmış olsa da o performansın gerisinin gelmeyeceği aşikardı. Zaten zaman gösterdi ki Wolfsburg'a 4-1 kaybettikleri maç sonrası Stuttgart Armin Veh'i postaladı.

Veh'in Wolfsburg'a gelişi 23 Mayıs 2009 idi ve görevden ayrılışı 25 Ocak 2010 oldu. Bu kısa süre içerisinde Wolfsburg, bir önceki sezon şampiyon olduğu Bundesliga'da gerileme sürecine girdi. Şampiyonlar Ligi'ndeki grubunda ise yalnızca Beşiktaş'ı geride bırakabildi ve çam sakızı tadında 3.'lükleri ile Uefa'ya devam etme şansını yakaladılar. Rakipleri Villarreal ve nasıl eleyecekleri meçhul. Bundesliga'da ise 13. sıradalar. Armin Veh'in başarısız grafiğini bir kenara bırakıp yazının başlığına da konu olan isme geçelim öyleyse...

Lorenz Günther Koestner kimdir necidir diye baktığımızda 2005-2006 Hoffenheim, 2006-2007 Rot-Weiss Essen serüvenleri sonrası Ocak 2009'da Wolfsburg II'yi çalıştırmak üzere takımın başına getirildi. Yanlış teknik adam politikası sonrası ara transferde tekrar yeni bir hocayı kulübe getirip uyum sürecinin aşılmasını beklemek yerine Wolfsburg kendi altyapısındaki hocasını bir üst takıma taşıyarak geçici bir hamle yapmış oldu. Wolfsburg onun gelişiyle de düzelmiş değil fakat Lorenz Günther'in şansına mı denk geldi nedir, çok zorlu bir fikstürden geçiyor şu an Wolfsburg. Günther'in takımın başındaki ilk maçı Hamburg deplasmanıydı ve 1-1'lik sonuçla döndüler. Bir sonraki maç ise daha zorlu bir ekiple, Bayern Münih ile olunca kaybetmekten kurtulamadılar (1-3).

Bugün ise bir diğer zor deplasman Lorenz ve takımını bekliyor olacak. Bayer Leverkusen'e konuk olacak Wolfsburg'un bu deplasmandan da galibiyetle dönmesi pek olası değil. Tam 9 maçtır kazanamıyorlar ve bugün de bir 10.'su eklenmesi işten bile değil. Tepe takımlarıyla geçen bu fikstürde son halka ise haftaya evlerinde oynayacakları Schalke maçı olacak. TSİ 16.30'da başlayacak olan Leverkusen - Wolfsburg maçını izlerken, bir gözüm de Lorenz'in üzerinde olacak. Takımda denge diye bir şey bırakmayan Armin Veh sonrası gelebilecek her türlü puan kaybı Lorenz'in üzerinde fazladan bir ağırlık oluşturmamalı. Veh'e göre çok daha az tecrübesi olan bu teknik adamın biraz önce de değindiğim gibi fikstürü de zorlu. Son olarak geçen yıl 34 maçta 69 puan toplayıp şampiyon olan Wolfsburg, bu sezon 21 maçta topladığı 25 puan ile 13. sırada.

12 Şub 2010

All-Star 2010 Dallas

NBA'de seyircilerin heyecanla beklediği All-Star hafta sonu bu gece Rookie-Sophomore maçıyla tsi 04.00'da başlıyor. Bu gece, Sprite Slam Dunking için Eric Gordon-DeMar DeRozan elemesini seyredeceğiz ayrıca. 8 senedir Sophomore, Rookie'yi mağlup ediyor. Bu seferde bir sürpriz olmayacaktır. Yine de bu maç Doğu-Batı maçından daha zevkli oluyor. Çünkü, buradaki yıldız adayları ilk kez kendilerini vitrine çıkarıyorlar. Bu da bireysel yeteneklerini göstermekle birlikte kazanma azminin tavan yapmasını sağlıyor. Doğu-Batı maçın içinse Billups'ın söyledikleri, ilk defa all-star olan 9 oyuncu hariç diğer 15 kişinin içinden geçenlerdir, "14 Şubat'ı sevgilimle tatilde geçirecektim. David Stern çağırdı, ne yapalım gideceğiz." İşte bu sıkkınlık içinde oynayan oyunculardan da beklediğimiz o mücadeleyi göremiyoruz. Halbuki seyircinin beklediği ve ütopik olan isteği ise bu oyunculardan tıpkı Play-Offs'da olduğu gibi mücadele. Cumartesi gecesi 03.30'da ise yetenek yarışmaları var. Bir eski yıldız, bir şehrin WNBA takımının oyuncusu, bir de NBA kadrosunda olan oyuncunun katıldığı şut yarışması bana hiçbir keyif vermiyor açıkçası. Bunun sonrasında hız, pas ve koordinasyon yeteneklerinin öne çıktığı bir yarışma var. Geçen sene kazanan Derrick Rose olsaydı yine kazanırdı, bu sene Deron Williams ilk All-Star'ı azmiyle bunu kazanacaktır. Gece giderek marjinal faydası daha fazla olan yarışmalarla devam edecek. Bunlardan ilki 3lük yarışması. Geçen sene Daequan Cook kazanmıştı. Bu sene ondan bir şey beklemiyorum açıkcası. Danilo Gallinari zıplamadan ve hızlı çıkarabildiği için en büyük favori. Paul Pierce, Billups ve Frye'dan bir şey beklemiyorum. Bunlar daha çok ceza şutları atar çizginin gerisinden. Çaylak Stephen Curry ise Gallinari'yi en çok zorlayacak isim. Cumartesi gecesinin ana yemeği ise tabii ki smaç yarışması. Geçen sene ki Rudy Fernandez'e yapılan skandal düşük puanlar ve Nate Robinson'a giden ödül beni gecenin bir yarısı delirtmişti. Elimde olsa Nate Robinson'ı Çin Ligi'ne gönderirim ya, burada bile gözümün önünde. Neyse, bu sene LeBron'u beklerken Shannon Brown'ın smaçlarını bulacağız. Nate bu senede var. Eğer, Shannon Brown kazanamazsa Gerald Wallace plase diyorum. Elemelerden gelecek DeRozan'sa sürpriz yapabilir. Pazar günüyse All-Star hafta sonunun ana yemeği Doğu-Batı karşılaşması var. 9 oyuncunun ilk defa All-Star olması haricinde, bir de Cowboys stadyumunda yapılacağı için en fazla canlı izlenen All-Star olacak, bu ikisi dışında ekstra bir şey yok. Bu günlerde bizim asıl beklediğimiz haberlerse takaslarla ilgili olacak. Hangi söylentinin ne kadar gerçek olduğu, bu hafta sonu bütün GM'ler birarada olduğu için ortaya çıkacak. En güçlü ihtimal Amare'nin Miami'ye takası ve Butler, Haywood'un Houston'a, T. McGrady'nin Knicks'e ve Al Harrington'ın Washington'a gideceği ile ilgili olanlar.*

* ESPN ve Yahoo

Şampiyonluk Hesapları


Arsenal'in Rus yıldızı Andrey Arshavin, bugün idmandan sonra gazetecilerin sorularını yanıtlamış. Liverpool'u 1-0 yendikleri maçın bir kırılma anı olduğunu, artık önlerine daha rahat baktıklarını söyleyen Arshavin, farkın sadece 6 puana indiğini, bundan sonraki bütün maçlarını kazanmak istediklerini söylemiş. Şampiyonluğu istiyorlarsa bunu yapmaları gerektiğini belirten Rus, kulağa imkansız geldiğini fakat bunu yapmak istediklerini de eklemiş.
Chelsea ve Manchester United karşısında oynadıkları futbolla bu iki takımla başedemezler. Daha güçlü, daha formda olmaları lazım. Bendtner'e çok ihtiyaçları var, onun formu bence Arsenal'in şampiyonluk hesaplarında ki en önemli denklem. Fabregas, Walcott, Diaby, Arshavin'in bu şekilde devam etmeleri Nasri'nin de daha fazla etkili olması lazım. İngiltere'de uzun zamandır 3 takımında içinde bulunduğu bir şampiyonluk yarışı izlemeyeli çok fazla zaman oldu. Gözlemlerim ve mantığım United ve Chelsea arasında geçecek bir yarış olduğunu söylese de, zevk bakımından 3'ünün de bulunduğu bir yarış inanılmaz keyif verici olur.

Stoke City vs. Manchester City

Cumartesi günü oynanacak FA Cup 5.turu için karşılacak Stoke ve Manchester City. Maç öncesi gazetelere demeç veren Stoke City menajeri Tony Pulis," her şekilde bu maçın burada bitmesini hem Roberto Mancini'nin hem kendilerinin istediğini" söylemiş. Zorlu fikstürde ekstra 1 maçı daha oynamak istemez kimse. Bu konuda hakkını verelim Pulis'in. Konuşmasında Etherington, Fuller ve Tuncay gibi 3 tane çok kaliteli oyuncuları olduğunu belirten Pulis, stratejilerini doğru şekilde yansıtıp istediklerini yapabilirlerse kazanacabileceklerini söylerken biz de onların yanındayız romantik bir şekilde. Umarım Tuncay hakkında söyledikleri sadece lafta kalmaz bol bol ilk 11'de oynarken de seyredebiliriz.

Butcher's Dog

Sir Alex Ferguson Kasım ayı sonlarında verdiği bir röportajda İngiliz hakemlerinin performansını yermiş, Avrupa'nın diğer liglerinde ki hakemlerin formunu ise "kasabın köpeği kadar formdalar" şeklinde övmüştü. Aston Villa maçında takımını 1 saat boyunca 10 kişi oynatan Nani'nin kırmızı kartı hakkında, hakem Peter Walton'ın kararına katıldığını belirtmiş. Gerçekten çok sert bir müdahaleydi diye ekleyen Fergie'nin bu söylediklerini dinlerken bir an "n'oluyor" dedim içimden. Zira Ferguson hakemlerle ilgili hiç bir isyanını belirtmemiş. Bir sonraki cümleyle Fergie beni şaşırtmadı. "Nani'nin kırmızısı doğruydu ama Gabby Agbonlahor bu pozisyondan saniyeler önce Wes Brown'a çok sert bir müdahalede bulundu. Orada doğru karar verilseydi, Nani kartı görmezdi" E huy 70'inde de değişmiyor. Son cümle olarak Nani bu kırmızı kart sebebiyle Carling Cup finalinde oynayamayacak.

Vancouver 2010



Vancouver 2010 Kış Olimpiyatları bugün başladı. Detaylı bir şekilde takvime ve sonuçlara buradan bakabilirsiniz.

Pic Of The Day

Resimdeki gazete küpürü 1969 yılından. Kupa Galipleri Kupası 2. tur maçında Cardiff ile eşleşen Göztepe, maçı 3-0 kazanıyor.

Dk. 14 Fevzi Zemzem (1-0)
Dk. 30 Ertan Adatepe (2-0)
Dk. 33 John Nielsen (3-0)

Rövanş için Galler'e giden Göztepe, 0-1 mağlup olmasına karşın turu atlayan takım oluyor. Cardiff'te o sezon forma giyen bir de tanıdık isim var; John Benjamin Toshack.

İstikrar

Brad Friedel dendiğinde Galatasaraylılar'da "bizim eski kalecimizdir" diye bir düşünce uyandırsa da, Fenerbahçeliler de Atkinson'ın attığı 3 golle hatırlarlar Brondby'den gelen bu kaleciyi. 95/96'da ülkemizde oynayan Friedel, daha sonra kendi ülkesine Columbus'a döner. 2000/03 arası Liverpool'la 25 maça çıkan bu istikrar abidesi, asıl patlamayı G.Saray'dan hocası Graeme Souness'la birlikte Blackburn'de yapar. Burada 8 senede 285 maç yaparak Premier League'in sembol isimlerinden biri haline geldi. Daha sonra transfer olduğu Aston Villa'da ise aralıksız oynayarak, Birmingham'ın bordo-mavi yakasının taraftarlarının, en geriye baktıklarında hep güven duymasını sağladı. En son menajer Martin O'Neill da bir röportajında, "Ona bakan insanlar 38 yaşında olduğuna inanmakta güçlük çekebilirler. 40'ına kadar da bu performasının düşeceğine inanmıyorum. Son 10 maçta kalesinde 18 gol gördü ve bir çok maçta bizi kurtardı. Şimdi de Dünya Kupası'nda mücadele edecek. Bence insanlar Friedel'ın yaşına değil, performasına bakmalı." Sonuna kadar da haklı. Şimdi insan düşünüyor. Friedel, Galatasaray'dan hiç ayrılmasaydı şahane olabilirdi, şu an ülke vatandaşı olup yerli statüsünde oynardı. Leo Franco yerine onun kalede olmasını bütün Galatasaraylılar yeğler bence. 2000 yılında Parken'de Taffarel'in çıkardığı şut mu? Sizce de onu melekler çıkarmadılar mı?

Jack Wilshere

Arsenal daha çok hazırlık maçları, kupa maçları ve rotasyon dönemlerinde süre verebildiği Jack Wilshere'i maç tecrübesi artması için Bolton'a kiralık vermişti. Eski Burnley, yeni Bolton menajeri Owen Coyle, Wilshere'i olabildiğince direkt oynatmaya çalışacağının sinyallerini ilk maçla verdi. 2-0 kaybedilen Man.City maçında futboluyla parlayan genç yıldız, Vieira'ya karşı büyük fizik dezavantajına rağmen iyi iş çıkardı. Wilshere, olası bir Fabregas satışında Arsenal'in yeni Fabregas'ı olacak isim. Oyun görüşü, pasları, yönlendirmesi ve tekniğiyle 18 yaşındaki Fabregas'dan daha iyi bile diyebiliriz. Bolton macerası da onun için en iyi ortam. İngiliz milli takımından da davet alan Wilshere, bir aksilik çıkmazsa genç yaşında bir Dünya Kupası tecrübesi edinmiş olacak. Gerrard, Lampard, Beckham, Joe Cole gibi oyuncularla aynı idmana çıkmak, onlarla 2 ay geçirmek de Wilshere'e çok şey katacaktır. Umarım geleceği parlak bu ismin üzerinde hiç kara bulut dolaşmaz ve çok büyük bir orta saha oyuncusu seyrederiz. Onu canlı izleme fırsatı bulanlar neyin geldiğinin farkındalar. Diliyoruz ki Arsene Wenger, Fabregas'ı salt para için satmaz ve Wilshere'i Fabregas'la yanyana seyretme fırsatı buluruz.

Ashley Cole: Out of Order

Chelsea'nin Everton deplasmanı pek hayırlı geçmemiş, skorun dışında (2-1) Ashley Cole, üstteki karede London Donovan'la girdiği pozisyon sonrası sakatlanmıştı. Bugün kulüpten gelen habere göre, Cole'un ayak bileğinde kırık tespit edilmiş ve 3 ay sahalardan uzak kalacak. Böylece Ashley Cole'un yetişebileceği en yakın maç 9 Mayıs'ta oynanacak olan Wigan maçı. Cole'un bu sakatlığı Capello'nun keyfini hayli kaçırmıştır. Chelsea dışında İngiltere için de önemli bir eksiklik kendisi.

İşin ilginci, dünya kupasında aynı grupta yer alacak olan ABD ile İngiltere'nin daha şimdiden farklı deryalarda mücadeleye(*) başlamış olması. Mizahi açıdan Bob Bradley kafasına estiğinde Donovan'a bir kısa mesaj geçerek Capello'nun önüne geçmeye çalışabilir, daha lig uzun ve geride indirilmesi gereken bir çok oyuncu var...

11 Şub 2010

Maccabi Electra - Efes Pilsen @ Yad Eliyahu Arena

Efes Pilsen grubun 3.maçı için Avrupa'nın (!) en zorlu deplasmanlarından biri için Tel-Aviv Yad Eliyahu Nokia Arena'da bu gece. Maç saat 21'de başlıyor. Efes Pilsen için kader maçlarının ilki. Eğer yenerse, Abdi İpekçi'de Maccabi'yi büyük sıkıntı bekliyor olacak. Maccabi baskı altındayken, Efes Pilsen daha rahat olup kazanır. Hem Maccabi evinde, deplasmana oranla daha iyi oynuyor 12.000 taraftarını arkasına alıp. Bu gece Ergin Ataman'ın ön alanda hızlı ayaklara ihtiyacı var. Wisniewski'nin hızı baş döndürücü. Alan Anderson'da Pini Gershon'un yeni Anthony Parker'ı. Bu maçta Efes'in 4 numara problemleri tekrar açığa çıkacak. Kırılma anlarında Blutenthal'in dışarı çıkıp mesafe tanımaksızın atacağı 3'lüklerden açıkçası korkuyorum. Efes uzunları o adamı oralara kadar takip etmez. Montepaschi maçında ki gibi Efes, run&run'a dönerse cezayı çok net keserler. Eidson, bu konuda Alan Anderson'dan daha iyi. Kasun, Kaya ve Kuqo, D'or Fischer'e dikkat etmeli. Eğer maçın başında bu adama atletizmini kullanmasına izin verdirirlerse başımız çok ağrır. Daha önce hiç süre verilmeyen Sinan Güler'in de Perkins ve Wisniewski guard ikilisine karşı oynaması lazım. Hatta ideal guardlarımız bu maçta Sinan ve Rakocevic olmalı. Yad Eliyahu'nun ilk iki çeyreği korkutucudur. Buradan ancak savunma yaparak çıkabiliriz. Sinan ve Rakocevic olmadan da çıkış yolu çok karanlık görünüyor.

Cesc ve Barcelona

Cesc Fabregas'ın babası Francesc Fabregas, katıldığı bir radyo programında oğlunun sezon sonu Barcelona ile masaya oturacağını, ne olacaksa sezon sonu geldiğinde olacağını belirtmiş. Sezon ortasında bu tip spekülasyonlar yerine, bekleyelim bi' gelsin şu sezon sonu ona göre hareket ederiz diye düşünüyorlar şu an. Şimdiden bu konuyu daha fazla alevlendirmek istememelerinin sebebi de Arsenal ile Barcelona kulüplerinin bu konu yüzünden bir ara birbirlerine uyarı göndermelerinden ibaret olsa gerek. Doğrusu da bu zaten... Francesc Fabregas ayrıca "Barcelonalı herhangi bir oyuncu için aynı durum yaşansa, Katalanlardan spekülasyonlara ne lüzum var gibilerinden bir uyarı gelirdi" diye eklemiş. Bekleyip görelim o zaman biz de n'olacaksa olur en nihayetinde.

Vizyonsuz Harry!


Harry Redknapp, Wolverhampton'a 1-0 yenildikleri maçtan sonra gazetecilere bazı sözler söylemiş; Arsenal'den daha iyi oynuyoruz. Ligi onların üstünde bitirmeliyiz. İyi bir çıkış yakaladık, Şampiyonlar Ligi için şanslı olan takımlardan biriyiz. Herkes orada olabilir, yetenekleri ve potansiyelleri var ama biz gerçekten bunu yapabilecek güce sahibiz vs vs. Herşey iyi güzel de senin vizyonun ve başarı kıstasın Arsenal mi? Arsenal 6. , Tottenham 5. olsa başarılı mı saymalıyız yani? Zaten senden beklenen 5.lik için mücadele vermen tamam ama böyle mümkün olan sezonlarda ilk 4'e sızabilmen. Tıpkı birkaç sezon önce Moyes'li Everton'ın yaptığı gibi. Bu sene Tottenham beklentilerin üstüne çıkmış olabilir. Ancak Arsenal'in üstünde bitirmeliyiz kesinlikle bir hedef değildir. Bu Tottenham kulübüne ve taraftarlarına yapılmış büyük bir saygısızlıktır aslında.

7 Şub 2010

Euro Turco 2012

Euro 2012 grup kuraları çekildi. Türkiye olarak 2. torbadan katıldığımız kurada öyle bir gruba düştük ki seyirci desteğimizin olmayacağı maç yok gibi. Avrupa'da en çok Türk göçmenin bulunduğu hemen hemen tüm ülkeler gruba toplanmış sayılır. Almanya'da 2.5 milyon, Avusturya'da 300 bin ve Belçika'da 200 bin civarında Türk yaşadığını bildiğimize göre, Türkiye'ye duydukları özlemle stadlara akın edecek gurbetçi sayısı her zamankinden daha az olmayacak orası kesin.

Gruptaki takımları şimdi kısa kısa analiz etmek yerine, ileride ayrı ayrı başlıklar altında uzunca değerlendiririz, daha da güzel olur diye düşünüyorum. Ayrıca son torbadan gelen takımın Liechtenstein, San Marino veya Andorra ayarında olmayıp bunlara kıyasla daha kuvvetli olan Azerbaycan'ın gelmesi daha isabetli oldu. Diğer zayıf son torba takımlarından biri gelseydi şayet, genel olarak gruptan çıkmaya oynayan takımların 3 puanları cepte olacaktı. Azerbaycan'ın Bakü'de olası bir zorluk çıkartması (tüm takımlara), grubun seyrini etkileyebilir. Keza Kazakistan da aynı şekilde.

Tabi bunlardan önce takımın başına kimin geleceğini ve hazırlık maçlarında takımın ne vaziyette olduğunu görmemiz gerekiyor. Uyumlu bir teknik adamla çıkılmayacak grup değil ve bu konuda herkes hemfikir olacaktır sanırım.

Genel olarak tüm gruplara baktığımda en çekişmeli geçmesi muhtemel ilk grup olarak bizim de bulunduğumuz A Grubu'nu görüyorum. Bizim dışımızda F Grubu da fena olmamış. Hırvatistan, İsrail ve Yunanistan arasında oynanacak maçlar grubun kaderini belirler.

Lace Up Save Lives


Türlü türlü markalar AIDS ile mücadele kapsamında "red" başlığı altında özel olarak dizayn ettikleri ürünlerin gelirlerini Afrika'ya AIDS ile mücadele için bağışlıyorlar. Nike da "lace up save lives" sloganıyla bu konuda bir adım atmış oldu geçtiğimiz günlerde. Reklamdaki bağcıklar Nike mağazalarından 6.50 TL'ye satın alınabilir.

Ligue 1: Grenoble 5 - 0 Auxerre

Cumartesi'nin bana göre en büyük sürprizi bu maçta yaşandı. Grenoble'ün 22 maçta aldığı tek bir galibiyet vardı düne kadar, o da evinde Toulouse'u 1-0 yendikleri karşılaşmaydı. Auxerre ise bu sezon herkesi şaşırtarak o mütevazi kasaba takımı görüntüsünün altında, yukarılara oynayan bir takım görüntüsü çiziyor. Grenoble'den 5 yiyerek 6. mağlubiyetini alan Auxerre, 7 maçtır kaybetmiyordu ve dahası, 10 deplasman maçında kalesinde yalnızca 4 gol görmüştü. Bu mağlubiyet ile birlikte ya eski Auxerre'in ruhu çıkar ortaya ya da kaldıkları yerden devam ederler Jelen liderliğinde. Grenoble cephesi ise Ligue 1'den güzel bir anı olarak bu maçı hatırlarlar...

Bunlar Da İlginizi Çekebilir