29 Mar 2010

Galatasaray 0-1 Fenerbahçe : Flemenkler vs. Almanlar

Çok garip bir maç izledik gerçekten. Maç öncesi Özhan Ağabey'e hürmeten -en azından bu sefer- küfür edilmese daha iyi olacaktı. Yine de maç içinde bizi irrite eden hiçbir tezahürat duymadık. Galatasaray tribünlerinden bir kendinibilmezin attığı su şişesi hariçte çok da büyük olaylar olmadı. Zaten, ASY 2007'den sonra tribünler sakindi de futbolcular da bir gerginlik vardı. Bu maçta agresif Sabri'nin maçın başında Alex'le şakalaştığını görünce, ilk önce Sabri'nin İngilizce düzeyini merak ettim ne yalan söyleyeyim.Kafamda farklı senaryolar vardı maçtan önce. İlk golü Fener yerse, Cim-Bom dağıtır dedim. Daum takımını ilk yarım saat kapatır, Galatasaray'ın ilk temposunun geçmesini beklerse çok yanılır dedim. Tek çare orta sahada ezip, topu ayağında tutmasıydı Fenerbahçe'nin ki oyuncu yapısı ve Rijkaard'ın orta saha düzeni buna imkan verir nitelikte. Galatasaray açısındansa 4-2-3-1'in rakamdan çok zihniyetine ihtiyaç olsa da Frank Rijkaard'ın orta ismi 4-3-3'dür herhalde. Orta sahada 1 defansif orta saha yanına Elano olacağı aşikardı. Problem 3. ismin kim olacağı? Şimdi söylemek kolaycılık gibi görünebilir ama oyunun her iki tarafını iyi oynayabilecek bir isim, bol pas yapan Fenerbahçe orta sahasını zorlayabilecek, topun sizde kalmasını sağlayacak bir isim; mesela Barış, Ayhan.Maçın içinde bakarsak, Rijkaard'ın Alex'i durdurmak için 1974 Dünya Kupası'na gitmesi şaşırtıcı. Orta sahada adam adama markaj o yıllarda kalmadı mı sahiden? Hadi bunu yaptın diyelim. Daha iyi pas yapan, vizyonu daha iyi olan Mehmet Topal'ı, Mustafa Sarp'a tercih etmen daha şaşırtıcı. Elano sahada kaybolduktan sonra bile bu tercihini devam ettirmesi Daum'u rahatlatmıştır herhalde. Alex'in deplase olması sonucu sürekli yerini kaybeden bir defansta görünüp bir kaybolan Mehmet Topal, defansa kademe hatası da yaptırdı zaman zaman. Alex'in sık sık geriye gelip orta sahayı 5'lemesi zaten ayakta kalabilen tek orta saha oyuncusu Mustafa Sarp'a sadece zaman zaman Giovani'nin yardıma gelmesi bence kendi inisiyatifiydi. Keita'nın da Andre Santos'a karşı birebir de başarılı olabilecek gibi durmasına rağmen Vederson'un orada kademelere girmesi ve oraya yanaşan Bilica'nın varlığı, kanat oyuncularına sınırsız özgürlük veren Rijkaard'ın işini gitgide zorlaştırdı. Aslında, Rijkaard maç içinde işini hiç yapmadı. Yaptığı tek bölümde tercihlerini öyle kötü yaptı ki, kalitesini sorgular hale geldim. Bir Avrupalı idman ve maç eksiği olan oyuncusunu alıyorsa oyuna, ki o fizyoterapistin diplomasını da sorgulamak lazım. Kenarda fizik hareketlerini yaparken gördüğümüz Arda'nın yüzündeki acıyı göre göre, Rijkaard'a "Bu adamın fizik gücü yetersiz" diyemiyorsan, o kulüpten neden maaş alırsın? Zaten, Galatasaray'ın baskı anlarında top ne zaman Arda'ya gelse tehlike geçti ya da kaotik duran Fener savunması düzenli bir şekilde yerleşmiş oldu. Herşeye, onca taktik hataya ve müdahalesizliğe rağmen 30. saniyede Mustafa Sarp ortaya değil havadan dış köşeye vursa başka şeyleri konuşuyor olurduk. Ama siz bütün kriz anlarında müdahalesiz kalıyorsanız bunu da savunmamalısınız. Bulduğunuz pozisyonların hiçbiri organize değilse, bunu sorgulamalısınız. Jo'nun çevirdiği topa Giovani'nin net bir vuruş yapamaması, fizik gücünün yetersizliğiyle alakalı bence. Hızıyla zaman zaman fark yaratsa da, ne zaman ki savunmacısıyla birebir kalsa, ısıran rakibine karşı güçsüz kaldı. Galatasaray'da biraz öne çıkan ismin Neill olması tamamen Servet'in savrukluğuyla alakalı. Kademelere iyi giren Neill, ayakta kalmayı başarabilen isim oldu.Fenerbahçe'de ise Mehmet Topuz'un idareten oynaması orta sahada Selçuk'un biraz daha fazla yükün artmasına sebep oldu. Yine de bölgesinde ki halefi Emre'nin alan daraltma ve pres gücünü aratmadı. Sadece organizasyon eksikliği vardı ki bu Emre'nin içinde bulunduğumuz sezon boyunca Xabi Alonso'ya nazire yaparcasına uyguladığı bir alan. Selçuk'un zaten eksik kalan Galatasaray orta sahasına karşı kademeli kapanan Fenerbahçe savunmasında zaman zaman defans hattının arasına girmesi bence profesyonel bir ön liberodan beklenmeyecek bir hareket. Selçuk diyip geçebilirsiniz ama bu adam 7 senedir Fenerbahçe'de. Bir ön liberonun top rakipteyken ne yapması gerektiğini artık öğrenemediyse, öğrenemez de. Özer'in ve Vederson'un özellikleri farklı olsa da aynı taktiklerle sahada yer alması rezillik. Zaten, Özer'den beklenen kreatif oyun ve ince işçilik de eksik kalması da bu yüzden. Sürekli rakip açığa ilk basma, gelen beki kovalama, çalımı yedikten ya da bu görevleri bittikten sonra kendi bekinin kademesine girme görevleri Daum'un maç görüşünü sanırım belli ediyor. Yine de Vederson'dan bunu bekleyebilirsiniz ama Özer'den istemek nasıl açıklanabilir kararsızım. Lugano ve Bilica ikilisinin birlikte namağlup ilerlemesi şaşırtıcı değil. Birbirleriyle çok iyi anlaşıyorlar. Rijkaard'ın da dile getirdiği gibi rakip hücumculara ya hiç şans vermiyorlar ya da çok ufak detayları bırakıyorlar. 70. dakikada golü bulan Fenerbahçe'nin Güiza konusunda büyük sıkıntıları olmasa gol daha erken gelebilirdi. Deplasmanda ilk 27 dakikada 100 pas yapmış, rakibini ise 47 pasta tutmuş bir takımın -ki pasların yarısının rakip alanda ve efektik oynanmış olması- gol atması beklenir. Galatasaray'ın driplinglere dayanan tarzı bunu körüklemiş olsa da iyi pozisyon alamayan veya aldığı toplarla düzgün bir dripling yapamayan, bunlarda topu dahi tutamayan bir forvetiniz varsa işinizi kendiniz zorlaştırırsınız. Yine de Daum'un bu tercihinin rakibinin orta sahasının dağınık olmasını ummasıyla alakalı. Semih'in ve Gökhan Ünal'ın orta sahaya kadar gelip top alan stilleriyle defans adamlarının buraya kadar forvetlerinizi kovalaması Daum'a uymuyor. Güiza'nın sürekli rakip defansın arkasına kaçma isteği stoperleri yerinden oynatamıyor. Güiza'ya zaman zaman Lugano ve Bilica tarafından atılan ve yarış atlarının bile yakalayamayacağı toplara Güiza'nın umutsuz koşuları göz boyayıcıydı sadece.

Bir derbiyi daha arkamızda bırakırken, damağımızda futbol adına büyük hatalar barındırsa da şansa atılmış bir gol o an De Sanctis'i hatırlattı. Napoli-Juventus maçında cepheden çıkardığı çok sert bir şut vardı. Leo Franco'nun tercih edilmesiyse uzun etin yahnisiyle doğru orantılı. İspanya Ligi'nden bedelsiz gelen bir oyuncudan daha fazla ne bekleyebilirsiniz ki. Adnan Polat'n bu sene
Galatasaray 8. olsa dahi Rijkaard'a ısrar etmeli. Bahsettiği ve oynatmak istedikleri bu orta saha oyuncularıyla çok zor. Rijkaard&Neeskens ajandasında ki transfer bölümüne ise sıkı sıkı yapışılmalı. Mustafa Sarp yerine misalen Poulsen, Mehmet Topal yerine Renato olsa sizce Galatasaray nasıl oynar? Galatasaray açısından sene fiilen ve matematiksel olarak bitmese de finalleri Bursaspor maçı olacak. Oradan alınacak sonuç, başka Mayıs'ları bekletebilir ya da bu Mayıs'a olan umudu tazeleyebilir.
Fenerbahçe ise Beşiktaş maçında kazanmayı umarken, Bursa'nın Galatasaray'a kaybetmesini bekleyecek. Lig için bu hafta inanılmaz bir kırılma anı oldu. Ligin daha elit top oynayan ilk 8'inin birbirleriyle 3 maç oynaması bütün hesapları, denklemleri yeniden yaptırdı.
Bu maç için son cümlelerimiz zihinsel olarak 70'lerin Almanyası ve Hollanda'sı şeklinde olduğudur. 22 kişiyle oynandı ama sonucunda Almanlar kazandı.

Hiç yorum yok:

Bunlar Da İlginizi Çekebilir